14yaşındayım 2019 yılının mayıs ayında kapandım ve şuan o kadar çok açılmak istiyorum ki ailem açık halimin daha güzel olduğunu söylüyorlar kapalılık bana yakışmıyor zaten anlık bir hevesle kapanmıştım. Aralık ayından beride aklımda açılmak var. Ama ailemin ne diyceğinden korkuyorum hemde günah olduğu için Kuseukara hoşnutsuz bir şekilde - Hakikaten akılsız bir adamsın sen dedi. Biz seninle birlikte bir yurtada yaşıyoruz. Bir tabaktan yemek yiyoruz. Sadece bu nedenle güvenerek sana söyledim. Mal senin eline kendiliğinden düşüyor. İstemiyor musun? Bir de bana çok para kazanmak istiyorum diyorsun. Bizi nasıl ağa zannederler ki. Evet nihayet eniştem, bunun kendisi için bir hayal kırıklığı olmasına rağmen kendi vazife anlayışıma göre hareket etmek­te özgür olduğumu söyledi. Rebecca ablam uzaklara gideceğim fikrini çok derinden hissediyordu. Bunun üzerine çok gözyaşı döktü ama yine de “Cyrus, senin gitmeni istiyorum. Kızımaçılmak istiyor örtünmeye nasıl ikna ederim. Konuyu başlatan Misafir Sorusu; Başlangıç tarihi 2 Ocak 2018; M. fakat okulda öğretmenleri ve arkadaşları tadından epey baskı altında olduğunu için bu durumdan çok etkilendi .Açılmak istediğini söylüyor sürekli ama ben istemiyorum onu nasıl ikna edebilirim Merhaba Uzun zamandır bu siteyi takip ediyorum ve bütün hikayeleri sıkılmadan, usanmadan okudum diyebilirim. Bu siteyi “Açılmak istiyorum, ailemi nasıl ikna ederim” diye aramaya yazdığımda keşfettim ve çok şaşırdım, meğer benim gibi ne çok kız kardeşim, ablam varmış Bu mektubu yazmamın sebebi, şu an ağlıyor ORSAMAnaliz 49, Oytun Orhan, Nebahat Tanrıverdi Yaşar , Bilgay Duman, Hasan Kanbolat, Serhat Erkmen, Sercan Doğan, Orsam Söyleşileri - 2 Irak Türkmenleri-1 aQBcf. Merhaba. Uzun zamandır bu siteyi takip ediyorum ve bütün hikayeleri sıkılmadan, usanmadan okudum diyebilirim. Bu siteyi “Açılmak istiyorum, ailemi nasıl ikna ederim” diye aramaya yazdığımda keşfettim ve çok şaşırdım, meğer benim gibi ne çok kız kardeşim, ablam varmış… Bu mektubu yazmamın sebebi, şu an ağlıyor olmam ve yaşadığım şeylerin verdiği dolulukla içimi dökmek hikayeme geçsem iyi olur. Bunun bir başarı hikayesi olmasını inanın ki çok isterdim hatta bunu hedeflemiştim, başardığım zaman yazacağım diye ama başaracağımı sandığım gün başaramadım. Bu yüzden içim çok dolu. Her neyse…Ben 13 yaşında, 7. sınıfın yaz tatilinde Ramazan Bayramı’nın ilk günü kapandım. Keşke diyorum, keşke direnseydim, keşke biraz daha erteleseydim de kapanmasaydım. Annemin kapanmam konusundaki baskıları ben 5. sınıftayken başladı. Sürekli erteledim ancak 7. sınıfın yaz tatiline kadar dayanabildim ve Ramazan Bayramı’nın ilk günü taktım başörtüyü. O gün sanki saçlarım daha bir güzeldi, içimden “Şimdi ben bu güzelim saçları kapatacak mıyım” dediğimde, annem “Hadi artık, bayram ziyaretine gelecekler, çabuk hazırlan” demişti. Hiç unutmam ben o günü. Her gün lanet ettiğim o günü. Hiçbir zaman saçlarımı kapatmayı istemedim, hep dışarda güzel giyinen kızlara özendim. Saçlarına şekil veren kızlara özendim durdum. Bazıları için o kadar çok basit ki ama benim için bu bir hayal… Bunu gerçekleştirebilmek için o kadar çok çaba gösterdim ki. En azından ne yaptım biliyor musunuz, saçlarımı gizlice dışarıda açtım. Bulunduğumuz ilçenin biraz dışına çıktığımda, bir mağaza kabininde veya bir apartman girişinde açtım saçlarımı, öyle gezdim dışarıda. Saçlarımı savurdum, kuaföre gittim gizlice ve beni normal hayatımda açık zanneden arkadaşlarımla hatta sevgilimle buluştum. Annemin bana verdiği süre dolmak üzereyken ve benim sürem daraldıkça daha bir stres olurdum. Bir bahane uydurup arkadaşlarımın yanından ayrılırdım, o an tek derdim “Nerede başımı kapatacağım, kimse görmeden hemen halletmeliyim” tarzında şeyler olurdu. Benden başka durumda olan kızlar ise o gün çektiği fotoğrafları kız arkadaşlarından isteyip akşam hangisini paylaşsam diye düşünürdü. Ama ben bunların hiçbirini yapamadım, biliyorum, evet, saçlarım kapalıyken de güzelim ama ben kapalı olmasını istemiyorum ve arkadaşlarım beni birçok kez saçlarım açıkken görmüşken bir daha kapalı olmak neyse işte, saçlarımı okulun kursuna gidiyorum bahanesiyle açtım her seferinde. Ta ki koronavirüs gelinceye dek… Okullar kapandı, her şey, her yer kapandı, yasaklar geldi. O zamanlar kafama dank etti, “Ben şimdi nasıl dışarı saçlarım açık çıkacağım” dedim kendime. Başladım kendime süre tanımaya, şu gün şu gün söyleyeceğim dedim ama hep erteledim. Bir de, sokağa çıkma yasağı varken gençler için dışarı çıkma izni verilen saatler vardı. Ben o zamanlar o kadar çok üzülürdüm ki… Keşke ben de dışarı çıksam, istediğim gibi arkadaşlarımla buluşsam diyordum kendime. Bakın, dışarı çıkmak mesele değil; mesele iki tane hayatımın olması. Birinci hayatım, ailemin beni kapalı bildiği hayat; ikinci hayatım arkadaşlarımın beni açık bildiği hayat. Ben bundan çok yoruldum. Dışarı istediğim gibi çıkamamak tek sorunum olsaydı keşke ama değildi daha bugün konuştum ben. Babamla konuşmaya hiç cesaretim yoktu, birden söyleyiverdim “Saçlarımı açmak istiyorum” diye. Bana iyi davrandı, hatta bana ilk defa “Kızım” dedi, “ne istersen hiç çekinmeden bana söyleyebilirsin, ama bunu benden isteme” dedi, “bu olmaz” dedi, “bunu aklından çıkar” dedi, “sen amcalarının yanında nasıl dolaşacaksın.”. Evet konu yine el aleme geldi, lanet olası el alem… Annem de araya girdi, “Biz insanların yüzüne nasıl bakarız” dedi. “Biz İslam’a göre yaşıyoruz, günler geçiyor, yarın var olacağımız bile belli değil, bugün yaşadığın için bile şükret” dedi. “Başörtünü çıkarırsan kötü yola düşmüş olursun, sen kötü bir insan mısın” dedi. Ben de “Hayır, kötü bir insan değilim” diye cevap verdim ama sonra yine “Kötü bir insan değilsen bunu yapmamalısın” dedi. Genel konuştu işte, bilirsiniz hem el alemle hem de dinle karışık bir muhabbet döndü durdu. Hala üzgünüm, bunu biliyorlar. Odamda şu an üzgünce oturuyorum ve onların hiçbir şey olmamış gibi davranmasına anlam veremiyorum. Babam bana bir de çok üzgün olduğumda da bağırmıştı. “Bak, bu yaşına kadar seni dövmedim, yaşın da büyüdü, seni dövmek istemiyorum” dedi, yani bu açılma mevzuna tamamen karşı şu an. Tabii ki hemen olumlu bir cevap beklemiyordum ama kalbim kırıldı, keşke halledebilseydim bunu ama olmadı işte. Çok çaresiz hissediyorum şu an de biliyor musunuz, Instagram’da saçlarım açık resim paylaştım diye adım orospuya bile çıktı çünkü benim gizlice açıldığımı bilen birkaç kişi vardı, onlara yalan söylemiştim “Ben artık tamamen açıldım” diye ama biriyle yolda karşılaştım. Bir kapalı bir de açık olduğum için orospu muamelesi gördüm, bu çok önemli bir olay değildi, o kişi umurumda olan biri de değil ama yine de zoruma gitmişti. Ailemden, akrabalarımdan birkaç kişiye daha yakalandım. Halama, yengeme… Yengem bana “Evlenince zaten her şeyi yaşayacaksın, neden böyle yapıyorsun” demişti. Yani o da bana orospu muamelesi yaptı içten artık yapamıyorum, lütfen bana bir şeyler deyin, içim hiç ferah değil. Her gün dua edip ağlıyorum ve psikolojik olarak çöktüm. Ayrıca okula gitmiyorum, açık öğretimden okuyorum. İmam Hatip’te okudum aslında, oraya kendi istediğimle gittim, kuzenim de gidiyor diye. Ama sınıfta kaldım, yapamadım, nakil yapmak istediğimde kız mesleğe gönderdiler, başka bir okulu kabul etmediler. Yani mesele karma okula gidip ahlakımın bozulmamasıydı…Babamın ve amcamların yanında çalışıyorum. Bu da ayrı bir zorluk, açılırsam oraya gidemem artık ve başka bir yerde çalışmama da babam izin vermez. Bunu kendisi de söyledi bugün zaten ama ben sadece bu saç denilen kılı kapatmak istemiyorum artık. Bu yani, bu kadar büyütülecek bir konu değil ki. Sadece aile yapım böyle olduğu için buna mecbur bırakılıyorum ve bu çok acı. Keşke kolayca açılabilen kızlardan olabilseydim. Hayatımın her alanında hep zorluk çektim. İnancımı kaybetmek istemiyorum ben ve inanmak istiyorum. Bir gün ben de özgürlüğüme kavuşacağım. Saçlarımı savuracağım. Benim de saçlarıma yağmur değecek. Benim de kafam üşüyecek, kulaklarım üşüyecek. Boynuma rüzgar çarpacak. Umarım bir gün saçlarımızı rüzgarda savurabiliriz, hep umutlu olalım, olur mu? Umut, birini hayatta tutacak tek şey çünkü..Ayrıca bana ulaşmanızı çok istiyorum, konuşmaya fazlasıyla ihtiyacım var. Psikolojik olarak çok yıprandım, yardımınıza ihtiyacım var. Instagram hesabı olarak bunu bırakıyorum elifsaydannnGörsel Laura KnightYazı dolaşımı İknanın psikolojisi Hemen hemen hepimiz birilerini bir şey hakkında ikna etmeye çalışırız. Hatta bazen kendi kendimizi ikna etmeye çabalarken bile buluruz. Bazen patronumuzu iknaya çalışırken, bazen amirimiz bizi ikna etmeye çalışır. Bazen iş arkadaşımızı ikna etmeye çalışırken, bazen oğlumuzu ikna etme ile uğraşırız. Peki neden ikna etmeye çalışırız? İknanın psikolojisi nedir? Sosyalleşmenin ve beraber yaşayabilmenin en temel aracıdır ikna. Eşinizle, sevgilinizle, arkadaşınızla, çocuklarınızla, ebeveynlerinizle geçirdiğiniz vaktin büyük bir kısmı bir birinizi ikna ile geçer. Bazen ikna olur bazen de ikna edersiniz. İkna etmek deyince birçoğumuzun aklına bir satış tekniği gelir. Ama ikna sadece bir satış tekniği olamayacak kadar önemli ve geniş bir konudur. Bu yazımızda bir satış tekniği olan iknadan bahsetmeyeceğiz. Size sosyal hayatınızı düzenleyecek, iş hayatınızda çok işinize yarayacak ikna tekniklerinden bahsedeceğiz. İkna etme konusunda; ilk önce kendimize şu soruyu sormamız gerekiyor. İkna etmeye çalıştığım konuya kendim inanıyor muyum? O halde ikna tekniklerini ikiye ayırarak başlayalım konuya. İnanarak ikna, inanmadan ikna. İnanmadan ikna etmek etik olmayan bir iknadır. Çünkü amaç sadece karşıdakinden faydalanmaktır, bu teknikleri en çok satış elemanları kullanır. Ancak bu teknikleri kullanan insanları, iş hayatında ve sosyal hayatınızda da sıklıkla görebilirsiniz. Genel itibari ile ikna etmeye çalıştıkları konu hakkında bir menfaat elde edecek kişiler, kendileri ikna olmasa da sizi ikna etmeye çalışabilir. Hali ile bu tekniği kullanan kişiler karşıdaki kişiyi inanmadan bir şeye ikna etmeye çalıştıkları için; hem işleri çok zordur hem de etik olmayan bir davranış sergilemiş olurlar. Bizim bu yazımızda üzerinde duracağımız konu, inanarak ikna teknikleri. Atalarımızın da dediği gibi “inanmak başarmanın yarısıdır.” Eğer anlatacağınız konuya inanırsanız, ikna etme ihtimaliniz çok daha kuvvetlenmektedir. İkna nedir? İkna etmenin temelinde karşıdaki kişiyi arzu ettiğiniz düşünceye yönlendirmek ve bu düşünceyi temel inanış ve görüş sisteminde olağan bir durum haline getirmek vardır. Günlük hayatta çok defa karşılaştığımız bu olayın bazen farkına bile varmayız. İkna esasında zor bir faaliyettir, ancak doğru teknikleri kullanırsanız da bir o kadar kolaylaşır. İkna teknikleri ve ikna yöntemleri İnan Yukarıda açıkladığımız üzere; ikna etmenin temeli sizin de konuya olan inancınızdır. İnandığınız takdirde ikna etmek çok daha kolaylaşmaktadır. Öncelikle konuya kendinizi inandırmanız ve bunun için yeteri kadar araştırma yapmanız gerekmektedir. Karşıdakini tanı Kişinin yaşadıklarını, inançlarını ve değerlerini anlamak gerekmektedir. Bunlar kararları etkiler. Karşıdaki kişinin zihnindeki modellemeyi, olaylar karşısındaki algoritmasını anlamak, onu ikna etmek için doğru yöntemleri tercih etme konusunda yardımcı olur. Konuşmalarımızda; kişinin/toplumun tarihine, inançlarına, değerlerine ve ilgi alanlarına göre cümleler seçilmelidir. Kişinin özelliklerine göre bir yaklaşım tarzı benimsenmelidir. Bu durumu küçük bir fıkra ile açıklamaya çalışalım. “Bir grup İngiliz, Amerikan ve Türk gemiyle yolculuk ediyorlarmış. Birden şiddetli bir fırtına kopmuş. Geminin batacağını anlayan kaptan hemen yolculara koşup gemiyi boşaltmalarını istemiş. Fakat kimse buna inanmayarak kendini denize atmayı kabul etmemiş. Bir süre sonra bütün yolcuların ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu gören kaptan hemen bir tayfasını çağırmış. - Git bir de sen dene onları gemiden atlamaları için ikna etmeye çalış, demiş. Tayfa gitmiş ve kısa bir süre sonra geri dönmüş. Kaptan merakla sormuş - Eee, ne oldu? - Hepsi atladılar efendim. Kaptan çok şaşırmış -Nasıl olur, daha demin kıllarını bile kıpırdatmamışlardı. Ne dedin onlara? -Çok kolay kaptanım. İngilizlere “sizin gibi soylu insanlar batmak üzere olan bir gemide olmamalılar” dedim. Amerikalılara deniz suyunun insan vücudu için çok faydalı olduğunu söyledim. - Peki ya Türklere ne dedin? - Onlara da “Denize girmek yasak! ” dedim.” Burada görüldüğü gibi kime nasıl hitap edeceğini, hangi cümlelerin kimler üzerinde daha etkili olduğunu bilmek; onları ikna edebilmenin en iyi yoludur. Bunun için yapılması gereken en önemli husus Etkin Dinlemedir. Karşınızdaki kişiyi tanımaya yönelik tüm anlattıklarını dikkatli bir şekilde dinlemek, kendisini tanıtacak şekilde sorular sormak; onu tanıma konusundaki en etkin yöntemdir. Empati yap Karşıdaki kişinin yerine kendinizi koyup sorun olabilecek tüm problemleri ve bunlara çözüm önerilerini, cevapları belirlemek gerekir. Kişi tarafından size sorulabilecek tüm soruları düşünmeli, bunların cevaplarına yönelik hazırlık yapmalıdır. İkna etmeye çalıştığınız konuya, karşıdaki kişi neden ihtiyaç hissetmeli sorusuna cevap bulmaya çalışılmalıdır. İhtiyacı hissettir İnsan bir konuya ikna olması için genelde ona bir ihtiyaç hissetmelidir. İhtiyaç varsa ikna kolaylaşır, ihtiyaç yoksa ikna zorlaşır. Kişinin kendini ikna etmesi içinde ilk olarak o konuda bir ihtiyaç duyması gerekir. Bu nedenle öncelikle kişi bu konuda bir ihtiyacı olduğuna inanmalıdır. Güven kazan Karşıdaki kişinin güvenini kazanıp onun güvende olduğunu hissettirme, ikna edeceğiniz konuda sizi daha dikkatli dinlemesine neden olur. Daha önce söylediğimiz karşıdaki kişiyi tanıma konusunu yaparken bir yandan da kendinizi tanıtmalısınız. İnsanlar, güvenliklerinin zedelenmeyeceğini anlarlarsa, ikna olmanın kapılarını açarlar. Burada genel olarak Maslov’un ihtiyaçlar piramidinin birinci basamağını sağlamaktan bahsediyoruz. “İnsan güvende olmak ister.” Güvendiğin, tanıdığın, hoşlandığımız kişilere daha çabuk evet deriz. Örneğin, konuştuğumuz kişi bize konunun negatif yönlerini açıkça söyleyip, pozitif yönlerinden de bahsediyorsa; biz de bir güven duygusu kazanmış olur. Peki bir kişinin beğenisini ve güvenini nasıl sağlarız? Bunun için en basit yol kişinin bilinçaltını etkileyen hareketler sergilemektir. Örneğin; karşıdaki kişi ile aynı duruş, hareket, aksan, kelimelerle konuşarak onu kopyalarsanız kişinin etkilenmesi daha kolay olur. Kişiye karşı kompliman yapılıp, övgü dolu cümleler kullanılabilir. Ancak inandığınız şeylerin söylenmesi gerekir aksi halde karşı tarafta daha itici olur. Kafa hareketleri sıkılıkla kullanılmalıdır. Anladığını belli etmek için abartmadan kafanı sallamak ona değer verdiğinizi ve şu ana kadar söylediklerini anladığınızı belirtmektedir. Aşağıda belirttiğimiz başlıklar aynı zamanda kişinin güvenini kazanmak için de önemlidir. Doğru iletişim kanalını seç Yapılan araştırmalar karşıdaki kişinin; %7 söz ile, % 38 ses tonu ile, %55’de beden dili ile etkilenebileceğini belirtmektedir. Bu üç kanalda, kişiyi ikna etmek için etkin bir şekilde kullanılmalıdır. Görüldüğü üzere kurduğumuz cümlelerin anlamları ve tonlaması yanında, beden dilinin önemi çok büyüktür. Size güven kazandıracak iletişimin, beden dili bölümüne yeterli ilgi ve alakayı gösterdikten sonra; konuştuğunuz kişiye karşı yaptığınız tonlamaları da iyi ayarlamak gerekmektedir. Doğru tonlamayı kullandığınızda bazen ne dediğinizin bile bir önemi kalmayabilmektedir. Her ne kadar söz, bu etki çarkında en düşük orana sahip olsa da kurduğunuz cümlelerin anlamı ve düzeni de son derece önemlidir. Sade ve anlaşılır cümleler seçilmeli, fazla karmaşa yaratacak uzun cümlelerden uzak durmalı ve anlaşılmayacağını veya bilinmediğini düşündüğünüz kelimeler kullanılmamalıdır. Konuşurken anlamlı ve pozitif kelimeler kullanmalıdır. Kişinin yaşadıklarına, inançlarına ve değerlerine göre cümleler tercih edilmelidir. Karşıdaki kişinin yanlış olduğunu düşündüğünüz başlıkları değil doğru düşündüğü başlıklar üzerinden gitmelidir. Yanlış olduğunu düşündüğümüz bölümleri negatif cümlelerle değil, pozitif cümlelerle ifade etmelidir. Yani “bu konuda yanlış söylüyorsun” cümlesi yerine “bu konuda şöyle bir bakış açısı sizce nasıl?” gibi cümleler tercih edilmelidir. Bu yazımızda sizleri fazla sıkmamak için kısa bir ara verelim. Bir dahaki yazımızda konuya kaldığımız yerden devam edelim. Merhaba ben bir kedi sahiplenmek istiyorum fakat ailem ikna olmuyor. Önceden bir kedimiz vardı fakat çok hiperaktif olduğundan ve kucakta durmadığından geceleri çok ses çıkartıyordu komşularımız şikayet etti ve birdaha almadık. Ailemi nasıl ikna edebilirim? 20 CEVAP Sırf hiperaktif ,kucak kedisi ve sesli diye kedinizi verdiyseniz hiç bir zaman kedi sahibi olmayın. Yeni sahipleneceğiniz kedi hangi ırk olursa olsun istediğiniz gibi kedi bulmanız çok zor. İran kedisi sahibiyim. Irk tanımında "kucak kedisi,çok tembel ve sessiz" yazar . Hatta biblo gibi bırakılan yerde durdukları da yazılır. Fakat kedim sizin eski kedinizde olan karaktere sahip. Çünkü ırkı ne olursa olsun her grupta hiperaktif veya sakin olanlar vardır. Kedinizin komşuların şikayet edeceği kadar bağırmasının sebebi ise sizden kaynaklıdır. Yani ilgisizlikten kızgınlığa gitmiştir. Yani sözün kısası ailenizi ikna etmeye çalışmayın. Kedi sahibi olmayın. En azından onu olduğu gibi kabul edene kadar olmayın Ben şahsen söylediklerinizi abarttığınızı düşünüyorum. Bir kedi bağırıyorsa kesinlikle keyfi değildir. Siz nedenini bulamamış ve bırakmışsınız abartı değil ise bile My Cat From Hell 'in tek bir bölümünü izleseniz oturup benim kedim ne kadar iyiymiş dersiniz. Gece vakti sahipleri uyurken üzerlerine atlayıp ısıran bir kedi vardı. Şimdi bir düşünün hangisi daha kötü diye. Neyse ikinci kediniz umarım gerçekten güvende ve iyidir. Sizin anlamadığınız yada anlamak istemediğiniz bir şey var. Yeni sahiplenmek istediğiniz kedinin eskisi gibi olup olmayacağını daha kötü bir alışkanlığı bile olabilir. Aileniz zaten eski kedinizden sonra daha hassas ve önyargılı olacak. Yeni kedinizin en küçük hareketi batacak. Yazık etmeyin hayvana.. Ilgi derken günde en az 1 saat oynamanız ve enerjisini atmasına yardımcı olmanız gerekiyor. Söylediğiniz şeyler çözülmeyecek şeyler değil. Tirmalama tahtası eğitimi almasını sağlayarak onu koltukları tirmalamasindan vaz gecirebilirdiniz. Gerçekten sürekli bağırıyorsa sağlık sorunu olması da bir ihtimal. Sürekli bir yeri ağrıyor ve bunu özellikle babanıza söylemek istiyor olabilir. Komşunun şikayet etmesine gelirsek apartman yönetiminde siz ilk taşıdığınız da olan yönetim kurallarında "hayvan beslenmesi yasaktır" yazmıyorsa Komşunun hiç bir şey yapamaz. Sizin yaptığınız tamamen kolaya kaçmak. Birde kalkmış onun gibi olmayan bir tane için ailenizi ikna etmeye çalışıyorsunuz. Ben öyle bir kediyle yaşıyorum zaten. 8 aylıkken sahiplendim. Eski sahibi sadece tuvalet eğitimi vermiş. Suan evimdeki nerdeyse tüm koltukar deri ve ihtiyacını onlarla gideriyor. Bir koltuğumuzu kullanılmaz halde. Ayrıca kedim çok enerjiktir. Günde en az iki defa çılgınlar gibi koşar evin içinde. Oyle ki ölümüne çıkana çarpar yine koşmaya devam eder. Kapalı kapı fobisi var yavrumun. Kapalı kapı görünce açilana kadar yazmamın sebebi sana örnek vermek için yoksa kedimden hiç şikayetçi şikayet edilecek seyler değil bunlar. Kedimi vermeyi de düşünmüyorum. İnşallah son zamanlarına kadar benimle olacak. Neyse böyle küçük şeyler yüzünden eve alışmış bir kediyi dükkana bırakmasaydiniz ama bırakmışsınız işte.. Bir hayvana "canavar" diyorsunuz sonra kalmış yenisi için ailenizi nasıl ikna edeceğinizi ısrarla bakmayın ama bu nasıl hayvan sevgisi? Bu nasıl bir zihniyet? Yok şöyleydi böyleydi. Gerçekten seven insan onu en azından bir can olduğu için sever. Sizin gibi kedi yaramaz olunca atan uslu olunca seven insanlar hayvan sahibi falan olmalı. O istediğiniz kedinin huyunun değişmeyeceği ne malum? Hayvan her insana aynı tepkiyi göstermez. Bir yaşına kadar hiç kucakta durmayan kedinin bir anda kucaktan inmeyen bir kedi haline geldiğini,Amerika da yıllardır baktıkları kedilerinin bir anda evin bebeğine saldırdığını,baba kediye vurunca tüm ailenin kendilerini odaya kapattıracak kadar çıldırdığını ve hayvan kontrolü çağırdıklarını biliyorum dediğimi internette çok rahat bulabilirsiniz. Uzun lafın kısası siz hayvan sahibi falan olmayın. Ailenizde ikna olmaz umarım. Ağır konuştuğumun farkındayım. Buna siz sebep oldunuz. Bir hayvana canavar diyerek asıl kedinizin ne olduğunu ortaya koyuyorsunuz. Neyse ders aramı bu tür bir şeye daha fazla harcamak burada bitiriyorum. İlgisizlikle alakası yok ben sürekli ilgilenip seviyordum. Biz apartmanda yaşıyoruz ve istediğimizi yapmak gibi bir imkanımız yok. Evet bana kalırsa isterse evde davul çalsın fakat çok duygusuz düşüncesiz bir yan komşumuz var hergün kapıyı çalıyordu. Baskı altında vermek zorunda kaldık. Kedi tahmin edebileceğiniz gibi değildi eve geldiği ilk gün koltukları tırmalayıp koşmaya başladı bizde evi sevdiğini falan düşündük 1 gün 2 gün 3 , 5 derken biz hiç uyuyamıyorduk. Günde sadece 3-4 saat uyuyup hep koşuyordu. Ayrıca çiftleşme dönemine gelirsek evde gece olduğunda özellikle babam geldiğinde mahsus yapıyormuş gibi bağırıyordu. Kediyi vereli 4-5 ay oldu ve şuan yan binamızda bir dükkanda kalıyor hala bağırma seslerini duyabiliyorum. İnanın böyle bir kedinizin olmasını istemezsiniz. Kediyi yan binamıdaki bir Turkcell bayisinden almıştık . Kendisi kedileri çok seviyor ve bütün kedilere o bakıyor. Bu arada 1-2 saat hiçbirşey eve geldikten sonra 3-4 saat birlikte oynuyordum .Koltukları, halıları tırmalaması hiç sıkıntı yerinin ağırdığını bizde düşündük birsürü veterinere götürdük özel veterinerlere götürdük fakat hiçbiri bir sorun olduğunu söylemedi. Bu arada öyle kural falan yoktu ama gerizekalı olan yan komşumuz hem kendi evi değil hiçbir hakkı olmadığı şekilde hergün kapımızı çalıyordu. Ben babama söylemiyordum çünkü babam çok sinirli birisi olduğundan büyük sorunlar ortaya çıkabilirdi. Abarttığımı düşünecekseniz hiç konuya dahil olmasaydınız. İşin kısası siz ne derseniz diyin bizim ilk aldığımız kedi bir canavardı. Bildiğim bir kedi var dediğiniz gibi koyduğunuz yerde put gibi kalıyor. Hatta sahibi tatile gittiğinde o kediyi bize bırakmıştı. Bir sürü kedisi olduğu için verebileceğini söyledi. Asıl konumuza dönüp nasıl ikna edebileceğimi söyler misiniz? Bitireceğim demiştim ama şu "bir sürü olduğu için vereceği" kısmını okumamışım. Ve cevap vermek gerekiyor. Sanki evde domates , kalem,silgi vb. çokmuşta verebilirmiş. Bu canlı hayvan yahu. Depresyona da girer stresten kendini de yaralar. Benim kedim ilk sahiplendiğimde ateşten yüzü gözü kaydı,dengesi öyle bozuldu ki günde beş-altı defa düşüyordu hayvan. Aşırı kilo kaybetti. Ben şahsen öleceğini düşünüyordum. Yoğun bakıma almasak ölebilirdi belki de. Nedeni ise kan testi sonucu vücudundaki bir şeylerin aşırı strese bağlı yükselip kendi kendini hasta etmesiydi..Yani o işte öyle kolay olmuyor. Hadi birde buradan yakın deyip uyumaya gidiyorum. Keşke dünyada sizin gibi karamsar insanlar olmasaydı Tüm kediler aynı değil o kedi bize geldiğinde hiç sorun çıkartmadı bildiğin kucak kedisiydi bende bu yüzden istedim. Eminimki sizden çok hayvanları seviyorum. Herşeyi kendi kediniz üzerinden cevap vermeyi bırakın. Sizin gibi düşüncesiz insanlar olmasaydı keşke. Karamsar mı? Ben karamsar değilim hatta çok da pozitif bir insanımdır genellikle. Ben size olabilecek şeyleri söylüyorum. O kedi alışma sürecinde sorun da çıkarmayabilir. Çıkarabilirde. Farkında mısınız? Sadece işinize gelen sorularıma cevap veren soruları cevaplıyorsunuz. Kedinin karakterinin değişebileceğini ,ailenizin ön yargılı olma ihtimalini söyledim, "Abartı değil ise My Cat From Hell.. "diye devam eden kısmı kedinin daha kötü bir alışkanlığı olabileceğini söyledim. Siz hiç birine tek kelime etmediniz. Ben tüm olasılıkları kedim haricinde birçok yerden örnek verdim,sadece bizzat yaşadığım kısımlarda kendi kedimi içine kattım . Siz ise takmış gibi öteki kedinize canavar diyorsunuz. Nedeni ise forumu yazarken belirtiğiniz gibi hiperaktif ,kucak kedisi olmaması ve gece bağırması. Sonra "eminim ki sizden çok hayvan seviyorum" Aklı olmayan,insanlara muhtaç olan bir canlıya hoşunuza gitmeyen şeyler yapıyor diye sokağa salıyorsunuz,dükkanda bakan olabilir ama yinede sokakta ve tüm tehlikelere açık sonra hayvan severim diyorsunuz. Benim hayvanseverliğine kimse laf edemez. Kendimi bildim bileli hayvanların yeri benim için çok başkadır. İnsanlara verdiğim değerden çok hayvanlara değer hayatımda ilk defa gördüğüm bir köpeğe yapılan kötü bir şeyi gördüğüm ve dayak yeme pahasına en az 7 kişilik gruba kafa tuttuğum da bulduğum kedilere zorla eve getirip bakımlarını yapıp sahiplendirilmelerini için söylemiyorum. Yanlış yerlere çekmeyin. Düşüncesiz olsaydım hemen kedi için ailenizi ikna etmeniz için tavsiye , vereli 4-5 ay olmuş bir kediye üzülmez , onun sağlığı, yaşam kalitesi için endişelenmezdim ve yine hiç görmediğim, sizin de kısa bir süre baktığınız bir kedi için endişelenmezdim. Düşüncesiz olan sizsiniz. Çünkü insan bir düşünür" Ben o kediyi bıraktığımda onun hakkına girdim mi? O şuan iyi mi? Düzenli besleniyor mu? Kış geliyor,bu soğukta dışarıda üşümez mi? Gerçekten yeni istediğim kedinin en küçük şeyi aileme batar mı? O kedinin kötü bir alışkanlığı gelişir mi? Karakterinde bir değişim olur mu? Yine bırakmak zorunda mı kalırım? " düşünmüyorsunuz. Tek düşündüğünüz " kedi için ailemi nasıl ikna ederim?" Cidden ben anlatmaktan sıkıldım siz anlamamaktan sıkılmadınız. Artık cevap vermeyin çünkü kısır döngü içerisinde devam eden bir tartışma ortamı oluşuyor. Bir yere varamıyoruz ve ne siz nede ben düşüncelerimizden kendi bildiğinizi uygulayın. Ben kendi bildiğimi.. Evet sorduklarınızın hepsine cevap veremiyorum ama siz pes edene kadar bende devam edeceğim. My cat from hall i ilk kez sizden duyduğum için yorum yapamıyorum. Kediyi dükkana vermemiz konusu ise dediğim gibi bir Turkcell bayisi ve adam gönüllü olarak bakıyor. Dükkan olduğu için ister bağırsın ister bağırmasın adam kapıyı kitleyip çıkıyor. Evet düzenli besleniyor zengin bir kadın hergün mama gönderiyor adeta servetini kediler için ortaya dökmüş birisi var. Yani hiç merak etmeyin kedi gerçekten güvende. Ailemin ön yargılı olduğunu düşünmüyorum en küçük bir şeyininde batacağını düşünmüyorum. Siz nasıl bu kadar riski göze alarak bir kedi aldıysanız bende almak istiyorum. Önceki yazımın sonunda dediğim gibi siz kendi bildiğinizi yapın ben kendi bildiğimi. Ben buradan ne kadar dil döksemde yanınıza gelip kedi sahibi olmanızı engelleyemem. Şayet aileniz ikna olursa ve yeni bir kedi sahiplenirseniz umarım dediğim hiç bir şey olmaz ve çok mutlu olur kedicik. Üzülmesini hiç istemem kedinin durumu da gerçekten dediğiniz gibiyse içim rahatladı az da olsa.. Konu tatlıya bağlandı artık ? Eğer şimdi alacağın kedi sakin ise onu 1 gecelik evde kaçak tut. Sonra sabah uyandığında ailene gösterirsin. Öyle denilebilir. Sizinle konuşarak bir yere varamadığımızı fark ettim. Büyük ihtimalle aynı frekansta ve zihin yapısında olmadığımızdan kaynaklanıyor Soruya cevap yazabilmek için üye girişi yapmalısınız. Üye Ol Giriş Yap Merhaba arkadaşlar. Hep içimde köpek besleme sevgisi olamasina rağmen ailemden yanıt alamadığım için olmadı belki bilirsiniz yok ses çıkarır komşu rahatsız olur vs. Ailemi nasıl ikna edebilirim gerçekten bu duruma düşmüş olan arkadaşlarımız varsa yardımcı olabilir mi tavsiyeleriniz varmı onları ikna etme yönünden? 16 CEVAP Sevmeniz, bakmak istemeniz çok güzel ancak bir ailenin olmaz demesi riskin de çok olması demek oluyor. Riskten kastımı soracak olursanız izah edeyim. Birçok hayvan belki aileye bin bir ısrar sonucu belki de ailenin haberi olmadan eve getiriliyor. Kimi ısınıp çok seviyor kimi ise ne kadar zaman geçerse geçsin kabullenemiyor. Ve bu hayvanlardan birçoğunun sonu sokak, barınak vs oluyor. Bu sizde de böyle olur diye söylemiyorum. Ancak gerçekçi olmak gerek, ihtimaller bu şekilde. Şöyle de bir durum var. Eğer siz okuyorsanız, çalışmıyorsanız o hayvanın maddi tüm ihtiyaçlarını aileniz karşılayacak demektir. Başka bir değişle güç onlarda Tüm bu ihtimalleri göz önünde bulundurduktan sonra uzun uzun düşünün derim. Kendinize güveniyorsanız, sorumluluğu alabilecekseniz, hayvancağızın sonunun başka türlü olmayacağına eminseniz ailenizle bunu ciddi ciddi konuşun. Hayvan bu tabii ki ses çıkaracak. Bu işi tüm artılarıyla, eksileriyle ailenizle paylaşırsanız bir orta yol bulabilirsiniz. Zeynep hanım staj görüyorum bana aylık kesilmeden parası geliyor herşeyin planını kuruyorum fakat aile başından salıyor dediklerinizin tümüne katılıyorum tek çare onları yumuşak dille ikna etmektir sanırım Seni çok iyi anlıyorum ancak aile de bir kisinin bile hayır demesi tüm dengeleri bozar. Sonra bırakmak zorunda kalırsınız vs. Hem sen hem de sahiplendigin hayvan yıpranmış olursunuz. Gerçek bu yönde. Yarın öbür gün bu söylediklerimiz gerçek olur dersin ki ne kadar doğru söylemişler. Gerçekler incitebilir ancak bunun gerçek olduğunu değiştirmez seni aksi yönde de yonlendirebilirsin al vs gibi ancak sonuçlar... sonuçlar... En iyisi duygu sömürüsü ve tatlı dil. Benim annemde kediyi eve ASLA almam diyordu ama ben o kadar kedi sahibi olmak istiyordumki kedi sahiplenmeden son 1 hafta önce hiçkimseyle konuşmamaya başladım okula gitmedim gitmem için zorladılar bağırdım çağırdım psikopat taklidi yaptım D yataktan asla çıkmadım yemek yemedim 3 gün boyunca yarım ekmekle durdum ve 1 hafta sonunda annem kabul etti duygu sömürüsü herşeyin çaresi Ya deren hanımDD gerçekten duygu sömürüsüD ne denilebilir ki o taktiği denedim fakat ben sabirsizim biraz D Bende sabırsız birisiydim fakat mecburdum 10 yıllık hayalimdi inat ettim ve başardım şuan annem kedimi o kadar seviyorki çarşıya her çıktığında petshopa gidip 2-3 tane yaş mama alıyor hediye diye mamasınıda çoğunlukla annem veriyor bence inat yapıp aileni ikna edebilirsin Umarım münasip bir dille onları ikna edebilirim son çare sizin taktiginiz olabilirDD Benim annemde evde asla hayvan istemeyen bir kadındı. Titizliğinden dolayı ufak ufak aa erkek arkadaşım bana sürpriz yapıp bir hayvan alabilirmiş diye laf arasında takılmaya başladım. 1 ay kadar sonra aradım bir gece sevinçle ağlayarak anne bana kedi almış dedim.. halbuki gittik beraber aldık eve annemden önce geldim, 2 aylık bebeği görünce o an da eridi annemin yüreği.. ertesi gün ben okuldayken annemin kucağına çıkıp yatmış bizimki, o harekette bağladı onları.. şuan 10 aylık oldu oğlumuz, annem kedimizi Ananem diye seviyor sürekli seviyor koruyor kolluyor, besliyor. Ne olacağını bilemezsiniz yaşamadan. Umarım sizinkilerde bağrına basar Şansınızı deneyin ama emin olarak deneyin, madur olan hayvancağız olmasın Aileniz tarafından kabul görmüyor ise boşa cabalamayin. Hem onları üzmüş olursunuz hem de istenmeyen sonuçlar ortaya çıkar. Bu gibi durumlar çok fazla. En iyisi bu sevdadan vazgecmektir; Abi öyle diyonda evlenene kadar bu sevgiden mahrum mu kalicam ben Ya çok iyi D umarım elimden geleni yapicam ya galiba birazda nasip mi diyelim oluyorsa bir şekilde biyerden olmuşD Ya tabiki emin olmadan hareket etmem. Ona birşey olsun istemem Bence önce şunlar konusunda emin olun kendi içinizde sahiden bir canlıya bakabilir miyim, ilgilenebilir miyim, bakımıyla alakalı doğru şeyleri öğrenip uygulayabilir miyim, bütçem buna uygun mu, sağlıklıyken bu canlı iyi ama hastalanırsa ne yaparım sorularını sorun ve samimi bir şekilde cevaplayın. Çünkü gerçekten bir sorumluluk ve heves kaldırmıyor. Köpekler bebek gibilerdir sanki bir çocuğunuz var gibi olursunuz. Normalde çok hareketli biri değilseniz tutup köpek sahiplenmek sizin için yanlış olur çünkü yaz kış demeden günde 2 defa dışarı çıkaracaksınız onu. Tatil, vs. durumlarda ne yapacağınızı da düşünün. Bundan sonrasında ailenizi ikna etmek emin olun mesele olmaz. Duygu sömürüsü veya emrivaki bu konuda işe yarıyor genelde ama bunu yapıp bir de o canlıya sonradan bakmayacağım demeyin, ha derseniz de sokağa bırakmayın başka bir hayvansevere sahiplendirin. Benim annemle babam istemiyordu evde hayvan. Açıkçası ben de istemiyordum. Çünkü benim köpeğim vefat etmişti kanlı ishalden. Ondan sonra korktum artık hiçbir hayvanın sorumluluğunu alamam dedim. Bir gün kızımı 3 kardeşiyle annesi ölmüş bi vaziyette bulunca kıyamadım sahiplendim. Ailem de başta olmaz falan dese de şimdi seviyor. Yani sen de sokakta buldum sahibi dışarı atmış falan de çok üşüyordu kıyamadım falan de D yalanı tasvip etmesek de böyle durumlarda işe yarıyor. Soruya cevap yazabilmek için üye girişi yapmalısınız. Üye Ol Giriş Yap

açılmak istiyorum ailemi nasıl ikna ederim