Peygamber Efendimiz "cin ve insin peygamberi"dir. Kur'an'ın tüm ayetleri tüm tabakat-ı beşere baktığı gibi tüm cinlere de bakmalı. Fakat "Ey insanlar", "Ey beniâdem" diye başlayan ayetler, cinleri saf dışı etmiyor mu? 4913. Ey insanlar! Biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanıyasınız diye sizi milletler ve kabileler hâline koyduk. Allah katında en değerliniz O’na en çok saygılı olammzdır. Allah bilendir, haberdardır. 64/3. O, gökleri ve yeri gerektiği gibi yaratmıştır. Açıkça bütün insanlar diyerek tek kavmin bütün insanları kastediliyor.Musa kavminden olan bütün insanlar.Aynı şey muhammed içinde geçerlidir.Kuran insanlara gönderdik derken Muhammedin kavminden olan insanları kastediyor. Allah dedi ey Musa;seni her insanın başı olarak seçtim.Gönderdiklerimle ve sözlerimle(ARAF 144 KURAN) Verahmet (başarı) olarak.. Ki insanlar, bu değerlere dayanarak kendilerini gelişme ve imtihan için yaratan Allah ile buluşacaklarına ve hesap vereceklerine iman etsinler.” (En’am, 154) Bu ayetin dokuz kelimesinin kısaca da olsa tefsir edilmesi gerekir ki; ayetin manası tam anlaşılsın. Şöyle ki: Bundan sonra.. *] “Ey insanlar! Size Rabbinizden açık bir delil geldi. Size her şeyi açıklayan bir Nur (Kur'ân) indirdik. Allah, kendisine inanıp güvenen ve o Nur’a sıkı sarılanları ikramı ve bol nimeti ile kuşatır ve onları kendine götüren doğru bir yola yönlendirir.” (Nisa 4/174-175) 130. Ey inanıp güvenenler! Bizgerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık. Araf Suresi, 31. ayet: Ey Ademoğulları, her mescid yanında ziynetlerinizi takının. Yiyin, için ve israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez. Araf Suresi, 35. ayet: Ey Ademoğulları, içinizden size ayetlerimi haber veren elçiler geldiğinde, kim sakınırsa ve aJGkG. Selam Dostlarım, konumuzda Kur´an ile ilgili ayetler, Kur’an okumak ile ilgili ayetler, Kur’an okumak ile ilgili ayetler ve hadisler, Kur’ân a saygısızlık ile ilgili ayetler, Kur’an’ın inişi ile ilgili ayetler, Kur’an ile ilgili ayetler Kısa, Kur’an öğrenme ile ilgili hadisler, Kur’an Okumanın fazileti ile ilgili Ayetler, Kur’an’da geçen kısa ayetler ve mealleri, Kur’an ile ilgili ayetler arapça olarak paylaşmaya çalışacağız. Faydalı olması dileğimizdir. Kur’an-ı kerim de geçen Kur’an Kerim ile ilgili ayetleri sizler için bir araya getirmeye çalıştık. Eksik ve hatalarımız olabilir. Sizlerde bu konuda eksikler görürseniz lütfen sure ve ayet numarası yazarak yorum bölümünden ekleyiniz. / Türkiye’nin en geniş Güzel sözler, ayetler, hadisler ve atasözleri ve deyimler platformu // Bizleri her türlü sosyal medyadan takip edebilirsiniz. Konumuzun altında linkler mevcuttur. Kur´an ile ilgili Ayetler Kur’an Okumanın fazileti ile ilgili Ayetler Eğer biz bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz. HAŞR Suresi 21. Ayet Meali İman edip yararlı işler yapanların, Rableri tarafından hak olarak Muhammed’e indirilen Kur’ana inananların günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir. MUHAMMED Suresi 2. Ayet Meali Resulüm! Kur’ân’ı okumayı, tebliğ etmeyi ve ona uymayı sana farz kılan Allah, elbette seni yine dönülecek yere döndürecektir. De ki “Rabbim, kimin hidayetle geldiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu en iyi bilendir.” KASAS Suresi 85. Ayet Meali Allah, kelamın en güzelini ikizli, ahenkli bir kitap olarak indirdi. Ondan Rablerine saygısı olanların derileri ürperir. Sonra derileri de, kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Allah’ın rehberidir. Allah, onunla dilediğini doğru yola çıkarır. Her kimi de Allah şaşırtırsa, artık ona doğru yolu gösterecek yoktur. ZÜMMER Suresi 23. Ayet Meali Biz o gün, her ümmet içinde, kendilerinden kendi üzerlerine bir şahit göndereceğiz. Seni de onların üzerine şahit getireceğiz. Bu kitabı da, her şeyi açıklayan ve müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, bir rahmet kaynağı ve bir müjdeleyici olarak indirdik. NAHL Suresi 89. Ayet Meali Sen, bu kitabın sana vahyolunacağını ummuyordun. Bu ancak Rabbinden bir rahmettir. O halde sakın kâfirlere arka çıkma! KASAS Suresi 86. Ayet Meali Bu Kur’an insanların kalb gözünü açan bir nur, kesin bilgi edinmek isteyen bir toplum için de hidâyet ve rahmettir. CASİYE Suresi 20. Ayet Meali Onlara arzularına göre bir âyet getirmediğin zaman, derleyip toplasaydın ya derler, sen de de ki; ben ancak Rabbimden bana ne vahyolunuyorsa ona uyarım, işte bütünüyle bu Kur’ân, Rabbinizden gelen basiretlerdir kalp gözünü açacak beyanlardır, iman eden bir kavim için hidayettir, rahmettir. A’RAF Suresi 203. Ayet Meali Ve o, müminler için gerçekten bir hidayet rehberi ve rahmettir. NEML Suresi 77. Ayet Meali Biz Kur’ân’dan, iman edenler için bir şifa ve rahmet kaynağı olan âyetler indiriyoruz. Zalimlerin de ancak zararını artırır. İSRA Suresi 82. Ayet Meali Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüller derdine bir şifa, müminlere bir hidayet ve rahmet geldi. YUNUS Suresi 57. Ayet Meali İman edenler için şifa, hidayet ve rahmettir. O, güzellik ve iyilik yapanlar için bir hidayet ve rahmettir. LOKMAN Suresi 3. Ayet Meali Kur’an ile ilgili Resimli Ayetler Artık Allah’a, Resulüne ve indirdiğimiz nura Kur’ân’a inanın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır. TEGABÜN Suresi 8. Ayet Meali İşte biz böylece sana da emrimizden Kur’ân’ı vahyettik. Yoksa sen kitap nedir? İman nedir? bilmiyordun. Fakat biz onu bir nur kıldık. Onunla kullarımızdan dilediğimizi doğru yola iletiyoruz. Şüphesiz ki sen de insanları doğru bir yola götürüyorsun. ŞURA Suresi 52. Ayet Meali Ey kitap ehli! Kitaptan gizlemiş olduğunuz şeylerin çoğunu açıklayan, çoğundan da vazgeçen peygamberimiz size geldi. Ayrıca size, Allah’tan bir nur ve apacık bir kitap da gelmiştir. MAİDE Suresi 15. Ayet Meali Ey insanlar! Size Rabbinizden bir delil Muhammed geldi ve size apaçık bir nur indirdik. NİSA Suresi 174. Ayet Meali İşte Rabbinin doğru yolu budur. Şüphesiz biz, hatırlayıp ibret alan bir kavim için âyetleri geniş bir şekilde açıkladık. EN’AM Suresi 126. Ayet Meali De ki “O’nun üstünüzden ve ayaklarınızın altından azab göndermeye, yahut sizi fırkalara ayırıp kiminizin kiminize hıncını tattırmaya gücü yeter”. Bak, âyetlerimizi nasıl inceden inceye açıklıyoruz ki, onlar iyice anlasınlar. EN’AM Suresi 65. Ayet Meali Kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye yıldızları sizin için yaratan O’dur. Şüphesiz biz, bilen bir toplum için âyetleri geniş bir şekilde açıkladık. EN’AM Suresi 97. Ayet Meali Suçluların tuttuğu yol açığa çıksın diye, âyetleri işte böyle genişçe açıklıyoruz. EN’AM Suresi 55. Ayet Meali Elif-Lâm-Râ. Bu öyle bir kitaptır ki, âyetleri muhkem kılınmış, sonra da herşeyden haberdar olan hikmet sahibi Allah tarafından âyetleri ayrıntılı olarak açıklanmıştır HUD Suresi 1. Ayet Meali Allah, size Kitab’ı Kur’ân’ı açıklanmış olarak indirdiği halde, ondan başka bir hakem mi arayayım? Kendilerine kitap verdiklerimiz, o Kur’ân’ın, gerçekten Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O halde sakın şüphe edenlerden olma. EN’AM Suresi 144. Ayet Meali Ve Allah âyetlerini size açıklıyor. Allah, işin iç yüzünü çok iyi bilir, tam bir hüküm ve hikmet sahibidir. NUR Suresi 18. Ayet Meali İşte biz onu Kur’ân’ı böylece, apaçık âyetler olarak indirdik. Şüphesiz Allah dilediğini doğru yola eriştirir. HAC Suresi 16. Ayet Meali Korunmuş bir kitaptadır. VAKIA Suresi 78. Ayet Meali Hiç şüphe yok ki, Kur’ân’ı biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız. HİCR Suresi 9. Ayet Meali Rabbinin sözü hem doğrulukça, hem de adaletçe tamamlanmıştır. O’nun sözlerini değiştirebilecek hiç kimse yoktur. O, işitendir, bilendir. EN’AM Suresi 115. Ayet Meali Ey Muhammed! De ki “Yemin olsun, eğer insanlar ve cinler bu Kur’ân’ın benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine yardımcı olsalar bile, yine onun bir benzerini meydana getiremeyeceklerdir.” İSRA Suresi 88. Ayet Meali “Onu o peygamber uydurdu” mu diyorlar? De ki; “Haydi siz de onun gibi bir sûre getirin ve Allah’dan başka, çağırabileceğiniz kim varsa onu da yardıma çağırın. Eğer sözünüzde sadık iseniz bunu yapın. YUNUS Suresi 38. Ayet Meali Bu, sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır ki, insanlar onun âyetlerini düşünsünler ve temiz akıl sahipleri ibret alsınlar. SAD Suresi 29. Ayet Meali Ancak Allah’tan korkan kimse için bir öğüt olarak indirdik. TAHA Suresi 3. Ayet Meali O hiç kuşkusuz, takva sahipleri için unutulmayacak bir öğüttür . HAKKA Suresi 48. Ayet Meali Bu Kur’ân insanlar için bir açıklama, Allah’dan gereğince korkanlar için doğru yolu gösterme ve bir öğüttür. AL-İ İMRAN Suresi 138. Ayet Meali Biz, bu Kur’ân’da akıllarını başlarına almaları için türlü şekillerde ikaz ve ihtarı açıkladık. Fakat bu açıklamalar ancak onların nefretini artırmıştır. İSRA Suresi 41. Ayet Meali Andolsun ki biz size açık açık bildiren âyetler, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve takvaya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik. NUR Suresi 34. Ayet Meali Hayır, hayır, O kur’ân kuşkusuz bir öğüttür. Dileyen onu düşünür. MÜDDESSİR Suresi 54-55. Ayet Meali Bu Kitap Kur’ân, kendinden önceki kitapları tasdik eden, şehirler anası Mekke halkını ve çevresindeki bütün insanlığı uyarman için indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ahiret gününe iman edenler bu Kitab’a da iman ederler ve onlar namazlarına da devamlıdırlar. EN’AM Suresi 92. Ayet Meali Bu, diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azab sözünün hak olması içindir. YASİN Suresi 70. Ayet Meali Ey Muhammed! Biz Kur’ân’ı senin dilin üzere kolaylaştırdık ki, onunla Allah’tan korkup sakınanları müjdeleyesin, inat edenleri de korkutasın. MERYEM Suresi 97. Ayet Meali Ey Resulüm! Biz, sana bu kitabı Kur’ânı sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklaman için ve iman edecek topluma bir hidayet, bir rahmet olsun diye indirdik. NAHL Suresi 64. Ayet Meali Ey Muhammed! Onlara de ki “Kur’ân’ı Cebrail, iman edenlere sebat vermek, müslümanlara bir hidayet ve bir müjde olmak için Rabbinin katından hak olarak indirdi. NAHL Suresi 102. Ayet Meali Onu dosdoğru bir kitap olarak indirdi ki katından gelecek şiddetli azaba karşı insanları uyarsın ve yararlı işler yapan müminlere kendileri için güzel bir mükafat bulunduğunu müjdelesin. KEHF Suresi 2. Ayet Meali Elif, Lâm, Râ. Bu Kur’ân öyle büyük bir kitaptır ki, insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa, her şeye galip ve hamde lâyık olan Allah’ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik. İBRAHİM Suresi 1. Ayet Meali Bu Kur’ân, kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye insanlara gönderilmiş bir tebliğdir. İBRAHİM Suresi 52. Ayet Meali De ki “Şahitlik yönünden hangi şey daha büyüktür?”. De ki “Allah, benimle sizin aranızda şahittir ve bana bu Kur’ân vahyolundu ki, onunla hem sizi, hem de sizden sonra kendisine ulaşan herkesi uyarayım. Allah’la beraber başka ilâhlar olduğuna siz gerçekten şahitlik eder misiniz?” De ki “Ben buna şahitlik etmem”. “O, ancak ve ancak bir tek ilâhtır ve gerçekten ben, sizin ortak tuttuğunuz şeylerden uzağım” de. EN’AM Suresi 19. Ayet Meali Muhakkak ki, biz onu anlayasınız diye Arapça bir kitap olarak indirdik. YUSUF Suresi 2. Ayet Meali Ve işte biz o Kur’ân’ı Arapça bir hüküm olarak indirdik. Yemin olsun ki, eğer sen, sana vahiyle gelen bu bilgiden sonra onların keyiflerine uyacak olursan, sana Allah’dan ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu. RA’D Suresi 37. Ayet Meali Bu, Arapça bir Kur’an olarak, âyetleri bilen bir kavim için ayırt edilip açıklanmış bir kitaptır. FUSSİLET Suresi 3. Ayet Meali Ey Muhammed! Onlara de ki “Kur’ân’ı Cebrail, iman edenlere sebat vermek, müslümanlara bir hidayet ve bir müjde olmak için Rabbinin katından hak olarak indirdi. NAHL Suresi 102. Ayet Meali Bu kitabın indirilişi, Azîz ve Hakîm olan Allah tarafındandır. ZUMER Suresi 1. Ayet Meali Ona ne önünden, ne de ardından batıl gelemez. O hüküm ve hikmet sahibi, öğülmeye layık olan Allah tarafından indirilmiştir. FUSSİLET Suresi 42. Ayet Meali Elif, Lâm, Râ. Bu Kur’ân öyle büyük bir kitaptır ki, insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa, her şeye galip ve hamde lâyık olan Allah’ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik. İBRAHİM Suresi 1. Ayet Meali “O’nu o peygamber uydurdu” mu diyorlar? De ki; “Haydi siz de onun gibi bir sûre getirin ve Allah’dan başka, çağırabileceğiniz kim varsa onu da yardıma çağırın. Eğer sözünüzde sadık iseniz bunu yapın. YUNUS Suresi 38. Ayet Meali Bu Kur’ân, Allah’dan başkası tarafından uydurulamaz, lâkin kendinden önceki kitapları tasdik eder ve o kitabı levh-i mahfuzu ayrıntılı olarak açıklar. Onda şüphe edilecek hiç bir şey yoktur. Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. YUNUS Suresi 37. Ayet Meali O bir şair sözü değildir, siz çok az inanıyorsunuz. Bir kâhin sözü de değildir, ne de az düşünüyorsunuz! O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir. HAKKA Suresi 41-43. Ayetler Meali Kendisinde şüphe olmayan bu kitabın indirilişi, âlemlerin Rabbi olan Allah onu Muhammed uydurdu mu diyorlar? Hayır, o senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan bir kavmi korkutman için, Rabbin tarafından gelen bir haktır. Gerek ki, hidayeti kabul ederler. SECDE Suresi 2-3. Ayetler Meali Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar, Kur’ân’ın şüphesiz Rabbinden gelen bir gerçek olduğunu bilsinler ve ona iman etsinler de kalpleri ona saygı duysun. Çünkü Allah, iman edenleri doğru yola eriştirir. HAC Suresi 54. Ayet Meali Ey Muhammed! De ki “Yemin olsun, eğer insanlar ve cinler bu Kur’ân’ın benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine yardımcı olsalar bile, yine onun bir benzerini meydana getiremeyeceklerdir.” İSRA Suresi 88. Ayet Meali Kur’an Okumanın fazileti ile ilgili Ayetler Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin. Arâf 204 Biz, Kur’an okunduğu zaman, seninle ahirete inanmayanların arasına gizleyici bir örtü çekeriz. Ayrıca, onu anlamamaları için kalplerine bir kapalılık ve kulaklarına bir ağırlık veririz. Sen, Kur’an’da Rabbinin birliğini yadettiğinde onlar, canları sıkılmış bir vaziyette, gerisingeri dönüp giderler. İsrâ 45, 46 Kitab’a sımsıkı sarılıp namazı dosdoğru kılanlar var ya, işte biz böyle iyiliğe çalışanların ecrini zayi etmeyiz. A’râf 170 Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir. De ki Ancak Allah’ın lûtfu ve rahmetiyle, işte bunlarla sevinsinler. Bu onların dünya malı olarak topladıklarından daha hayırlıdır. Yunus 57, 58 Elif. Lâm. Râ. Bu Kur’an, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip ve övgüye lâyık olan Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır. İbrahim 1 Biz, Kur’an’dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır. İsrâ 82 Allah sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların, bu Kitab’ın etkisinden tüyleri ürperir, derken hem bedenleri hem de gönülleri Allah’ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu Kitab, Allah’ın, dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidayet rehberidir. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren olmaz. Zümer 23 İşte böylece sana da emrimizle Kur’ân’ı vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz ki sen doğru bir yolu göstermektesin. Şûrâ 52 Eğer biz bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz. Haşr 21 Biz onu Kur’an’ı Kadir Gecesi’nde indirdik. Kadir Gecesi’nin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır. Kadr 1-3 İşte o apaçık delil Allah tarafından gönderilen ve en doğru hükümleri hâvî tertemiz sahifeleri okuyan bir elçidir. Beyyine 2, 3 Kur’an’ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız. Hicr 9 Kur’an Okumanın fazileti ile ilgili Ayetler Kur´an ile ilgili ayetler Konumuzdan sonra sitemizde mevcut diğer konularımıza aşağıdaki linklerden kolaylıkla ulaşabilirsiniz… Semih YAŞAR Kibir ile ilgili ayetler Fakirlik ile ilgili ayetler Sadaka ile ilgili ayetler Nimet ile ilgili ayetler IRKÇILIKLA İLGİLİ AYETLER Allah katında en şerefliniz takvaca en ileride olanınızdır "Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Hem de sizi şubeler ve kabilelere ayırdık ki, birbirinizi tanıyasınız. Şüphesiz ki, Allah katında en şerefliniz, takvaca en ileride olanınızdır." Hucurât Sûresi, 13 Bütün mü’minler kardeştir "Bütün mü’minler kardeştir; öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’a gönülden saygı besleyip O’na karşı gelmekten sakının ki O’nun rahmetine erişesiniz." Hucurât sûresi, 10 IRKÇILIKLA İLGİLİ HADİSLER Siyahın beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz Şöyle Buyurmuşlardır “Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki, Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a; beyazın siyaha, siyahın beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur...” İbn Hanbel, 5/411 Kim ırkçılık propagandası yaparak ölürse... Cündeb b. Abdullah el-BecelI'den nakledildiğine göre, Resülullah sav şöyle buyurmuştur "Kim ırkçılık propagandası yaparak veya kabileciliğe/ırkçılığa destek vererek yoldan çıkmış bir topluluğun bayrağı altında öldürülürse, onun ölümü cahiliye ehlinin ölümü gibidir." Müslim, İmare, 57 Irkçılığa çağıran bizden değildir Cübeyr b. Mut'im'den nakledildiğine göre, Resülullah sav şöyle buyurmuştur "Irkçılığa çağıran bizden değildir. Irkçılık davası uğruna savaşan bizden değildir. Irkçılık davası uğruna ölen bizden değildir. " Ebu Davud, Edeb, 111-112 İnsanlar Adem'in çocuklarıdır İbn Ömer' den nakledildiğine göre, Resülullah sav, Mekke'nin fethi günü insanlara bir hutbe vererek şöyle buyurmuştur "Ey İnsanlar! Allah sizden cahiliye gururunu ve atalarla övünme adetini gidermiştir. İnsanlar iki gruptur İyi, takva sahibi, Allah katında değerli kişi ve günahkar, bedbaht, Allah katında değersiz kişi. İnsanlar Adem'in çocuklarıdır. Ve Allah Adem'i topraktan yaratmıştır..." Tirmizi, Tefsiru'l-Kur'an, 49; D 5116 Ebü Davud, Edeb, 110-111 İSLAM’DA IRKÇILIĞIN HÜKMÜ "İslâm"ın nuruyla aydınlanmadan önce, Arap toplumu cehaletin karanlığında yaşıyordu. Sosyal yapının kabile esasına dayandığı, güçlünün güçsüzü ezdiği, üstünlüğün ancak nesep, soy, ırk ve zenginlikle elde edildiği karanlık bir dönemdi bu. Allah Resûlü, insanların birbirlerine eşit olduğunu ilân etmeden önce kişi, ataları ne kadar şeref sahibi ise o kadar şeref, izzet ve asalet sahibi oluyordu. Siyah bir köle ile bir kabile başkanının Allah katında eşit değere sahip olduğu ilkesi, o dönem için bir hayaldi. Yıllarca câhiliye havasını teneffüs etmiş insanların birdenbire eski alışkanlıklarını bırakarak İslâm"ın erdemlerini kazanmaları kuşkusuz kolay değildi. Bunun kolay olmadığı sahâbîlerden Ebû Zer el-Gıfârî ile Bilâl-i Habeşî arasında yaşanan olayda da gözler önüne serilivermişti. İlk Müslümanlardan olan Hz. Bilâl, Habeşli siyah bir köle idi. Müslüman olduğu için türlü işkencelere maruz kalan annesi de öyleydi. Bir gün Bilâl ve Ebû Zer tartışmışlar, bu esnada Ebû Zer, siyahî olan annesinden dolayı Bilâl"i ayıplamıştı. Buna çok içerleyen Bilâl de Allah Resûlü"ne gidip durumu haber vermişti. Ebû Zerr"in bu davranışında câhiliye zihniyetinin izlerini fark eden Sevgili Peygamberimiz, onu gördüğünde şöyle uyarmıştı “Ebû Zer! Onu annesinden dolayı mı ayıplıyorsun? Demek ki sen, kendisinde hâlâ câhiliyeden izler bulunan bir kimsesin.” Müslim, Eymân, 38 Hz. Peygamber, Ebû Zerr"in bu davranışını câhiliye kalıntısı olarak nitelemişti. Zira câhiliye döneminde insanlar kavim ve kabileleriyle övünür, haksız da olsa kabilesini savunur, kendilerini başkalarından üstün görürlerdi. Irk ve renginden dolayı özellikle Arap olmayan insanlar dışlanır ve aşağılanırdı. Soyunun asaleti ve çokluğuyla övünme yarışı had safhaya ulaşmıştı. Tekâsür, 102/1-8. Irkçılık nedir? Arapların “asabiyet” adını verdikleri, aynı soydan gelenlerin ve aynı kabileye mensup olanların bir arada hareket etmesini sağlayan dayanışma ve kabilecilik ruhu oldukça kuvvetli idi. “Yâ Resûlallah! Irkçılık nedir?” diye sorulduğunda Allah Resûlü asabiyeti, “Zalim de olsa kendi kavmine arka çıkmandır.” Ebû Dâvûd, Edeb, 111-112. şeklinde tanımlamış ve asabiyet, ümmeti felâkete götürecek davranışlar arasında sayılmıştı. Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, XI, 74. Irkçılık kadar geniş bir kavram olmamakla birlikte asabiyet, soy üstünlüğünü ve kabileciliği öngörüyordu. Irkçılığa çağıran bizden değildir Peygamberimiz sav ise yaşadığı dönemde oldukça yaygın olan kabile asaleti ile övünme ve başkalarının neseplerine hakaret etme âdetinin câhiliyeden kalma bir anlayış olduğunu bildiriyordu. Müslim, Cenâiz, 29. Irkçılık asabiyet duygularıyla hareket ederek İslâm cemaatinden ayrılan, asabiyet duygusuyla öfkelenen, bu uğurda savaşan, insanları böyle bir davaya çağıran ve bu davayı güderken körü körüne açılmış bir bayrak altında ölen kimsenin bu ölümünün, “câhiliye ölümü” Müslim, İmâre 57 olduğunu haber veren Peygamberimiz sav, “Irkçılığa çağıran bizden değildir. Irkçılık davası uğruna savaşan bizden değildir. Irkçılık davası uğruna ölen bizden değildir.” Ebû Dâvûd, Edeb, 111-112. buyurarak kabilecilik yapmamaları hususunda Müslümanları kesin bir dille uyarıyordu. Allah Resûlü, asabiyet ruhundan kaynaklanan ve Araplar arasında yıllardır süren çekişmelerin, kabile savaşlarının, kan davalarının yerini İslâm kardeşliğine bırakması için çaba gösteriyordu. Bunu gerçekleştirmek için din duygusunun soy, kabile, ırk gibi belirleyici özelliklerin hepsinin üzerinde olduğunu vurgulayarak, dinin birleştirici ve bütünleştirici özelliğini öne çıkarıyordu. İslâm"ın ilk Müslümanları kimi zaman bu ilkeyi unuttuklarında, Allah Resûlü eski alışkanlıklarına dönecekleri kaygısıyla hemen onları uyarmış ve kardeş olduklarını hatırlatmıştı. Bunun örneği, Benî Mustalık Gazvesi esnasında yaşanmıştı. Biri ensardan biri muhacirlerden iki genç kavga etmiş, sonrasında her iki taraf, “Yetişin ey muhacirler!” ve “Yetişin ey ensar!” şeklinde bağırmaya başlamışlardı. Allah Resûlü, olayı duyduğunda, “Bu câhiliye çağrıları da nedir?” diyerek bu ayrılıkçı hareketlere tepki göstermişti. Sonrasında da onlara kayıtsız şartsız kabileye itaati, onu savunmayı ve kabile taassubunu değil de İslâm kardeşliğini tavsiye eden şu sözleri söylemişti “Kişi zalim de olsa, mazlum da olsa din kardeşine yardım etsin. Eğer kardeşi zalimse, onu engellesin. Çünkü zalimi yaptığı işten döndürmek ona yapılacak bir yardımdır. Eğer mazlum ise ona yardım etsin!” Müslim, Birr, 62 Hz. Peygamber, bu şekilde üstünlük ifade eden her türlü özelliği bertaraf ederek, kan bağından kaynaklanan kardeşliğin ötesinde bir din kardeşliği oluşturmak istemiştir. Esasında İslâm dini her türlü ırk farklılığının üzerine din birliğini koyarak müminleri kardeş ilân etmiştir. Hucurât, 49/10. Birbirinizle tanışmanız için sizi kavim ve kabilelere ayırdık Kur"an"ın ortaya koyduğu evrensel ilkeye göre bütün insanlar, tek bir anne ve babadan; yani Âdem ile Havva'dan dünyaya gelmişlerdir. Yüce Allah bu gerçeği şöyle dile getirmiştir “Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık. Birbirinizle tanışmanız için sizi kavim ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.” Hucurât, 49/13. Buna göre aynı asıldan gelen ve temel biyolojik özellikleri aynı olan insanlar arasında bir üstünlük veya aşağılık söz konusu olamaz. Çünkü İslâm"a göre hangi ırktan veya sosyal katmandan olursa olsun bütün insanlar eşittir. Hiç kimse bir başkasını ırkından veya renginden dolayı ayıplayamaz. Nasıl olabilir ki? Zira hiç kimse kendi iradesiyle ırkını veya rengini seçmemiştir. İnsanları, iradeleri dışındaki özelliklerinden dolayı kınamak, ayıplamak, aşağılamak ya da tam tersi yüceltmek, hem insanlığa hem de Yüce Yaratıcı"ya karşı saygısızlıktır. Kur"an, farklı farklı ırkların varlığını bir gerçeklik olarak kabul etmekle birlikte Allah katında önemli olan ve insana değer kazandıran ölçünün takva ve dinî samimiyet olduğunu bildirmiştir. Hucurât, 49/13. Allah Resûlü de insanların en değerlisi kendisine sorulunca ilk ve en önemli ölçü olarak takvayı göstermiş ve “İnsanların en hayırlısı, Allah’a karşı sorumluluk bilincini en derinden taşıyandır.” buyurmuştur. Buhârî, Tefsir, Yûsuf, 2. Bunu ifade ederken herhangi bir ırka, gruba veya sınıfa işaret etmemiş, değer ölçüsünü Allah"a karşı sorumluluklarının bilincinde olma ilkesine dayandırmıştır. Peygamber Efendimiz, bir başka hadisinde de câhiliye Araplarının soy ve kabilelerini gurur ve kibir aracı olarak kullanmalarını eleştirerek, üstünlük ölçüsünün ancak takva olabileceğini şu şekilde ifade etmiştir “Ey İnsanlar! Allah sizden câhiliye gururunu ve atalarla övünme âdetini gidermiştir. İnsanlar iki gruptur İyi, takva sahibi, Allah katında değerli kişi ve günahkâr, bedbaht, Allah katında değersiz kişi. İnsanlar Âdem’in çocuklarıdır. Ve Allah Âdem’i topraktan yaratmıştır...” Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 49 İnsanı Allah katında değerli kılan ve onu âhiret saadetine ulaştıracak olan şey, ırk, kabile veya ten rengi değil, kişinin inancı, ahlâkı, samimi çabası ve yaşama biçimidir. Kim Allah’a inanır, O’nun emirlerine uyar, yasaklarından kaçınır ve iyi işler yaparsa, o insan daha üstündür. Allah Resûlü’nün ifadesiyle, “Davranışları kendisini geri bırakan kimseyi, soyu ileriye götürmez.” Tirmizî, Kıraat, 10 Sur’a üfürüldüğü zaman... Kıyamet günü insanlar ırklarından veya kabilelerinden değil, inanç ve amellerinden sorguya çekileceklerdir. Bedenlerine ve mallarına değil, kalplerine ve amellerine bakılacaktır. Müslim, Birr, 34. İnsanlar Allah"ın huzuruna geldiklerinde herkes kendi ameliyle baş başa kalacak, soy sopun hiçbir önemi olmayacaktır. “Sûr’a üfürüldüğü zaman işte o gün ne aralarında soy sop yakınlığı kalacak, ne de birbirlerini arayıp soracaklardır.” Mü’minûn, 23/101. âyeti bu hakikati gözler önüne sermektedir. Burada şunu da hatırlatmalıyız ki İslâm, meşru ölçüler içerisinde olmak kaydıyla kişinin kendi kavim ve kabilesini sevmesini caiz görmüştür. Dinimiz tarafından yasaklanan ise kendi ırkını, diğerlerinin üstünde ve ayrıcalıklı görerek soyunu ve nesebini övünç kaynağı yapmaktır. İbn Hanbel, V, 129. Milletini sevmekle milliyetçilik yapmak aynı şey değildir Kavmini sevmekle, kavmiyetçilik davası gütmek ayrı şeylerdir. Nitekim bir defasında Hz. Peygamber"e, “Yâ Resûlallah! Kişinin kendi kavmini sevmesi kabilecilik/ırkçılık sayılır mı?” diye sorulmuş ve o, “Hayır. Lâkin kabilecilik/ırkçılık, kişinin kendi kavminin haksız davranışına arka çıkmasıdır.” şeklinde cevaplamıştır. İbn Mâce, Fiten, 7. Her insan kavmini ve akrabasını sever, onların başarılarıyla gurur duyar, onlara iyilik ve ihsanda bulunur. Dolayısıyla insanın vatanını, milletini ve devletini sevmesi, milletinin başarılarıyla gurur duyması ve ülkesinin kalkınması için çalışması ırkçılık değildir. Çünkü bu, insanın fıtratında olan bir duygudur. Mekke"den ayrılarak Medine"ye hicret etmek zorunda kalan Sevgili Peygamberimiz yıllar sonra Mekke"nin fethinde,“Ey Mekke! Vallahi sen, Allah’ın arzının en hayırlısı ve bana, Allah’ın arzının en sevimlisisin. Senden çıkarılmış olmasaydım, vallahi seni terk etmezdim.” Tirmizî, Menâkıb, 68 buyurarak doğup büyüdüğü vatanına duyduğu sevgiyi dile getirmiştir. Kişinin kendi milletini ve kabilesini sevmesini meşru kabul eden ve “Sizin en hayırlınız, günaha girmemek şartıyla yakınlarına arka çıkanınızdır.” Ebû Dâvûd, Edeb, 111-112. buyuran Peygamberimiz, bir kimsenin kendisini öz babasından başkasına nispet etmesini Buhârî, Meğâzî, 57.ve onlardan olmadığı hâlde kendisinin bir kavme mensup olduğunu iddia etmesini de yasaklamıştır. Buhârî, Menâkıb, 5. İslam’da soy üstünlüğü anlayışı yasaklanmıştır İslâm, soy üstünlüğü anlayışını yasaklamış ancak kişinin soy ve akrabalarıyla ilişkisini kesmesini de hoş görmemiştir. Sıla-i rahim anlayışına sahip olan dinimiz, akrabaya iyilik ve ihsanda bulunmayı teşvik etmiş, soylarıyla bağlarını koparanları ise yermiştir. Bununla birlikte, kişinin kendi akrabalarına, kabilesine veya aşiretine körü körüne arka çıkmasını veya kabilesine/aşiretine mensup insanları kayırmasını yasaklamıştır. Câhiliye döneminde kabilecilik anlayışının bir sonucu olarak, “Zalim de olsa mazlum da olsa, kardeşine yardım et.” şeklinde ortaya çıkan, haksız da olsa kendi kabilesinden olana arka çıkma ve onu kayırma zihniyetini kaldırmıştır. Peygamberliğinden önce de toplumda ahlâkî erdemleriyle tanınan Allah Resûlü, bu yanlış zihniyeti hiçbir zaman tasvip etmemiştir. Zalim de olsa sırf aynı kabileden olmasından dolayı bir insanı kayırmanın yanlış olduğunu savunan insanların bir araya gelerek oluşturduğu Hılfü’l-Füdûl’e katılarak o insanların yanında olması da bu yanlış zihniyete karşı tavrını göstermesi açısından anlamlıdır. İbn Sa’d, Tabakât, I, 128-9 Irkçılık ve kabilecilik düşüncesi Allah Resûlü’nün yaşadığı dönemde, Arap toplumunda kayıtsız şartsız kabileye itaat düşüncesi ve ahlâkî değerleri kuşatmış olan asabiyet ruhu, ırkçılık düşüncesinin iptidaî şeklini oluşturuyordu. Modern dönemlerde kabilecilik ve asabiyet düşüncelerinin yerini daha geniş ve ileri boyutta olan ırkçılık düşüncesi aldı. Irkçılık veya daha basit şekliyle kabilecilik, tarih boyunca insanların huzurunu, birlik ve beraberliğini bozan, parçalanma ve bölünmelere, zulüm ve sömürüye sebep olan bir hastalıktır. Geçmişte ve günümüzde meydana gelen ırk veya ten rengine dayalı gruplaşmaların insanlık için ne tür felâketlere yol açtığı aşikârdır. Zira bir ırkın üstünlük davası, başka ırkın da aynı davayı gütmesine yol açmakta ve önü alınamayan çatışmalar kaçınılmaz hâle gelmektedir. İslâm, hiçbir din ve kültürün kendi varlıklarını devam ettirmelerine müdahale etmemiş, dil, ırk ve renk ayrılığı ile sosyal farklılaşmanın yok edilmesi gereken bir olgu değil, bilakis Allah’ın rahmetinin eseri olan bir nimet ve onun ilim ve kudretini ortaya koyan birer âyet ve alâmet olduğunu ifade etmiştir “Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O’nun varlığının ve kudretinin delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için elbette ibretler vardır.” Rûm, 30/22. İslâm dininin en önemli özelliklerinden biri, insanın insana, bir ırkın başka bir ırka, bir grubun veya topluluğun başka bir grup veya topluluğa, bireyin topluma, toplumun bireye tahakküm etmesini ortadan kaldırmış olmasıdır. Tahakküm anlayışı zulmün temelidir. İslâm bu anlayışı bütün unsurlarıyla reddeder. Irkçılık veya kabilecilik, esasında hem insanlığa karşı işlenen bir suç hem de Allah’a karşı bir saygısızlıktır. Hz. Âdem’in çocuğu olmakta eşit olan insanların, soylarını esas alarak birbirlerine karşı üstünlük iddiasında bulunmaya hakları yoktur. Üstünlük, ırk, ten rengi, dil veya coğrafyada değil, her an Allah’a karşı sorumluluk bilinci taşımada ve insanı insan yapan evrensel ahlâkî erdemlere bağlılıktadır. Allah Resûlü bu gerçeği meşhur Veda Hutbesi’nde bütün insanlığa şu evrensel mesajla haykırmıştır “Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki, Rabbiniz birdir, atanız birdir. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, beyazın siyaha, siyahın beyaza üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır.” İbn Hanbel, V, 411." [Kaynak Diyanet, Hadislerle İslam - 5. Cilt] Kur’ân-ı kerîmin otuz altıncı sûresi. Cin sûresinden sonra, Furkan sûresinden önce inmiştir. Yâsîn sûresi, Mekke-i mükerremede nâzil olmuştur inmiştir. Seksen üç âyet-i kerîmedir. Yâsîn diye başladığı için,sûre bu ismi almıştır. Bâzı âlimler, Yâsîn ile murâdın; ey insan veya ey insanların efendisi mânâsına Peygamberimiz sallallahü aleyhi v e sellemin olduğunu bildirmişlerdir. İhlâs ile Allah rızâsı için okuyanların dünyâ ve âhiret nîmetlerine kavuşmalarına vesîle olacağı ve okunduğunda vefât etmiş olan müslümanların ruhlarına hediyye edildiği için bu sûreye Muammime; îmânın esasları temelleri ile ilgili hususları içerisinde bulundurduğu, okuyanların kalblerini tenvîr ettiği, aydınlattığı için, Kalb-ul-Kur’ân gibi isimler de verilmiştir. Bu sûrede, belli başlı konular olarak; Peygamberimizin sallallahü aleyhi ve sellem peygamberliği tasdîk edilmekte doğrulanmakta, inkâr edenle kabûl etmeyenler tehdîd edilmekte, eski kavimlerin milletlerin inkarcı hâllerinden dolayı başlarına gelen azâb ve felâketler anlatılarak, insanlar gafletten uyanmaya dâvet edilmekte çağrılmakta , bu arada Peygamberimiz de sallallahü aleyhi ve sellem tesellî edilmektedir. Yine bu sûrede Allahü teâlânın kudretinin ve büyüklüğünün eserlerine dikkatler çekilmekte, âhirete inanmayanların ne kadar pişman olacakları, mü’minlerin, inananların ise, pek büyük mükâfâtlara nâil olacakları kavuşacakları bildirilmektedir. Kurtubî, Râzî, Abdülhakîm Arvâsî Bir çoğumuz Kuran-ı Kerimi arapça okumayı öğrenemediğimiz için bilmiyoruz. Tabi bu öğrenmiyeceğimiz anlamına gelmez. O nedenle bir çoğumuz arapça bilmediği için’de arapça ayetleri latince harflerle okumaya çalışıyoruz. Arapça bir sözcük olan “kuran”, okumak, ezbere okumak, bir araya getirmek anlamına gelir. Kur’ân kelimesi olarakta Arapça’da yazıyla tespit edilmiş vahiylerin bütünü anlamına gelir. Şimdi sizler için hazırladığımız Kur’anı Kerim surelerden olan Yasin süresi arapça yazılışı ile latince harflerle Türkçe okunuşunu derledik. Ayrıca Diyanet İşleri tarafından düzenlenen mealine’de yer verdik. Bu sebeple hem Arapça yazısı hem de latince okunuşunu öğrenerek okuyabilirsiniz. Kısaca Konusu Hz. Muhammed aleyhisselâmın hak peygamber olduğu ona indirilen Kur’an deliliyle desteklenerek açıklanır; başka peygamberlerin tevhid mücadelelerinden bir kesit verilerek bu uğurda büyük sıkıntılara katlanan Resûl-i Ekrem ve ona tâbi olanlar teselli edilir. Allah Teâlâ’nın birlik ve kudret delillerine ve evrendeki yaratılış sırlarına dikkat çekilerek öldükten sonra dirilme gerçeği ve bunun sonuçları üzerinde durulur. Râzî’nin belirttiği üzere bu sûrenin, İslâm inançlarının üç temel umdesinin Allah’ın birliği, peygamberlik ve âhiret en güçlü delillerle işlenmesine hasredildiği söylenebilir. Şöyle ki 3. âyette –devamındaki delillerle teyit edilerek– peygamberlik müessesesi üzerinde durulmuş; müteakip âyetlerde Allah’ın birliği ve eşsiz gücü, öldükten sonra dirilmenin ve ilâhî huzurda yargılanmanın kaçınılmazlığı ortaya konmuş, son âyette de yine bu iki nokta vahdâniyet ve haşir özetlenmiştir. Kur’an’dan bu ölçüde de olsa nasibini alan kimse artık kalbinin payı olan imanı elde etmiş demektir ki bunun tezahürleri de diline ve davranışlarına yansıyacaktır XXVI, 113. Fazileti Hadis kaynaklarında Hz. Peygamber’den Yâsîn sûresinin faziletine dair nakledilmiş sözler yer alır. Bunlardan biri şöyledir “Her şeyin bir kalbi vardır; Kur’an’ın kalbi de Yâsîn’dir” Tirmizî, “Fezâilü’lKur’ân”, 7; Dârimî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 21; krş. Müsned, V, 26. Diğer bazı rivayetler için bk. Şevkânî, IV, 410-411. İbn Abbas’ın da –bu sûrenin son âyeti hakkında– “Yâsîn’in ve onu okumanın niçin bu kadar faziletli olduğunu bilmiyordum; meğer bu âyetten dolayı imiş” dediği nakledilir Zemahşerî, III, 294-295. Hadislerin sıhhat durumu tartışmalı olmakla beraber, öteden beri İslâm âlimleri Resûlullah’ın bu sûreye özel bir ilgi gösterdiği kanaatini taşımışlar ve müslümanlar da Kur’an tilâvetinde ona ayrı bir yer vermişlerdir. Bu sebeple Yâsîn sûresi için özel tefsirler kaleme alınmıştır Ölülere Yâsîn okunmasıyla ilgili hadiste “ölmek üzere olanlar”ın kastedildiği kanaati hâkim olmakla beraber, bunu öldükten sonra veya ölünün kabri başında okunacağı şeklinde anlayanlar da vardır, bk. Elmalılı, VI, 4004. Yâsîn, Kur’ân-ı kerîmin kalbidir. Muhakkak o, bütün dertlere şifâdır. Hadîs-i şerîf-Hakîm, Tirmizî Her kim Cumâ günü annesinin, babasının veya bunlardan birinin kabrini ziyâret eder de baş ucunda Yâsîn sûresini okursa, okuduğu her harfi adedince onlar mağfiret edilir bağışlanır . Hadîs-i şerîf-Sa’lebî Ölmek üzere bulunan bir hastanın yanında Yâsîn sûresi okunursa, okunan her harfi için, onar melek iner. Yâsîn sûresi üç bin harftir. İnen melekler, ölmek üzere olan kimsenin önünde sıra sıra dizilip onun için istiğfâr ederler bağışlanmasını isterler . Sekerattaki ölüm ânındaki bir mü’minin yanında Yâsîn sûresi okunursa, Cennet Rıdvan’ı ona Cennet şerâbı içirmedikçe Azrâil aleyhisselâm onun rûhunu almaz. Hadîs-i şerîf-Sefer-i Âhiret Risâlesi Yâsîn sûre-i şerîfesini okumanın on faydası vardır. 1 Aç olan, tok olur yâni ummadığı yerden rızık gelir. 2 Susuz olan, kanıncaya dek su bulur. 3 Elbisesi olmayan elbise bulur. 4 Eceli gelmeyen hasta şifâ bulur. 5 Eceli gelen hasta ölüm acısı duymaz. 6 Ölürken, Cennet melekleri gelip görünür. 7 İnsan korktuğundan emîn olur. 8 Misâfir ve garîb yardımcı bulur. 9 Bekârların evlenmesi kolay olur. 10 Gayb olan şey bulunur. Fakat bunları niyyet ederek ve inanarak okumak lâzımdır. Seyyid Abdülhakîm Arvâsî Yâsîn, Peygamber efendimizin ism-i şerîflerinden olup, “Ey benim bahr-i yakînimin sabbâhı yakîn deryâmın dalgıcı olan habîbim!” demektir. Seyyid Abdülhakîm Arvâsî YASİN SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU Bismillahirrahmanirrahim 1. Yasın 2. Vel kur’anil hakiym 3. İnneke le minel murseliyn 4. Ala sıratım müstekıym 5. Tenziylel aziyzir rahıym 6. Li tünzira kavmem ma ünzira abaühüm fehüm ğafilun 7. Le kad hakkal kavlü ala ekserihim fehüm la yü’minun 8. İnna cealna fı a’nakıhim ağlalen fe hiye ilel ezkani fehüm mukmehun 9. Ve cealna mim beyni eydihim seddev ve min halfihim sedden fe ağşeynahüm fehüm la yübsırun 10. Ve sevaün aleyhim e enzertehüm em lem tünzirhüm la yü’minun 11. İnnema tünziru menittebeaz zikra ve haşiyer rahmane bil ğayb fe beşşirhü bi mağfirativ ve ecrin kerım 12. İnna nahnü nuhyil mevta ve nektübü ma kaddemu ve asarahüm ve külle şey’in ahsaynahü fı imamim mübiyn 13. Vadrib lehüm meselen ashabel karyeh iz caehel murselun 14. İz erselna ileyhimüsneyni fe kezzebuhüma fe azzezna bi salisin fe kalu inna ileyküm murselun 15. Kalu ma entüm illa beşerum mislüna ve ma enzeler rahmanü min şey’in in entüm illa tekzibun 16. Kalu rabbüna ya’lemü inna ileyküm le murselun 17. Ve ma aleyna illel belağul mübın 18. Kalu inna tetayyarna biküm leil lem tentehu le nercümenneküm ve le yemessenneküm minna azabün eliym 19. Kalu tairuküm meaküm ein zükkirtüm bel entüm kavmüm müsrifun 20. Ve cae min aksal medıneti racülüy yes’a kale ya kavmittebiul murseliyn 21. İttebiu mel la yes’elüküm ecrav vehüm mühtedun 22. Ve ma liye la a’büdüllezı fetaranı ve ileyhi türceun 23. E ettehızü min dunihı aliheten iy yüridnir rahmanü bi durril la tuğni annı şefaatühüm şey’ev ve la yünkızun 24. İnnı izel le fı dalalim mübın 25. İnnı amentü bi rabbiküm fesmeun 26. Kıyledhulil cenneh kale ya leyte kavmı ya’lemun 27. Bima ğafera lı rabbı ve cealenı minel mükramiyn 28. Ve ma enzelna ala kavmihı mim ba’dihı min cündim mines semai ve ma künna münziliyn 29. İn kanet illa sayhatev vahıdeten fe iza hüm hamidun 30. Ya hasraten alel ıbad ma yetiyhim mir rasulin illa kanu bihı yestehziun 31. Elem yerav kem ehlekna kablehüm minel kuruni ennehüm ileyhim la yarciun 32. Ve in küllül lemma cemiy’ul ledeyna muhdarun 33. Ve ayetül lehümül erdul meyteh ahyeynaha ve ahracna minha habben feminhü ye’külun 34. Ve cealna fiyha cennatim min nahıyliv ve a’nabiv ve feccerna fiyha minel uyun 35. Li ye’külu min semerihı ve ma amilethü eydiyhim efela yeşkürun 36. Sübhanellezı halekal ezvace külleha mimma tümbitül erdu ve min enfüsihim ve mimma la ya’lemun 37. Ve ayetül lehümül leyl neslehu minhün nehara fe iza hüm muslimun 38. Veş şemsü tecrı li müstekarril leha zalike takdiyrul aziyzil aliym 39. Vel kamera kaddernahü menazile hatta ade kel urcunil kadiym 40. Leşşemsü yembeğıy leha en tüdrikel kamera velel leylü sabikun nehar ve küllün fı felekiy yesbehun 41. Ve ayetül lehüm enna hamelna zürriyyetehüm fil fülkil meşhun 42. Ve halakna lehüm mim mislihı ma yarkebun 43. Ve in neşe’ nuğrıkküm fela sariyha lehüm velahüm yünkazun 44. İlla rahmetem minna ve metaan ila hıyn 45. Ve iza kıyle lehümütteku ma beyne eydıküm ve ma halfeküm lealleküm türhamun 46. Ve ma te’tiyhim min ayetim min ayati rabbihim illa kanu anha mu’ridıyn 47. Ve iza kıyle lehüm enfiku mimma razekakümüllahü kalelleziyne keferu lilleziyne amenu e nut’ımü mel lev yeşaüllahü at’amehu in entüm illa fı dalalim mübın 48. Ve yekulune meta hazel va’dü in küntüm sadikıyn 49. Ma yenzurune illa sayhatev vahıdeten te’huzühüm vehüm yehıssımun 50. Fela yestetıy’une tevsıyetev ve la ila ehlihim yarciun 51. Ve nüfiha fis suri fe iza hüm minel ecdasi ila rabbihim yensilun 52. Kalu ya veylena mem beasena mim merkadina haza ma veader rahmanü ve sadekal murselun 53. İn kanet illa sayhatev vahıdeten feiza hüm cemiy’ul ledeyna muhdarun 54. Fel yevme la tuzlemü nefsün şey’ev vela tüczevne illa ma küntüm ta’melun 55. İnne ashabel cennetil yevme fı şüğulin fakihun 56. Hüm ve ezvacühüm fı zılalın alel eraiki müttekiun 57. Lehüm fiyha fakihetüv ve lehüm ma yeddeun 58. Selamün kavlem mir rabbir rahıym 59. Vemtazül yevme eyyühel mücrimun 60. Elem a’hed ileyküm ya benı ademe el la ta’büdüş şeytan innehu leküm adüvvüm mübiyn 61. Ve enı’büduni haza sıratum müstekıym 62. Ve lekad edalle minküm cibillen kesiyra efelem tekunu ta’kılun 63. Hazihı cehennemülletı küntüm tuadun 64. Islevhel yevme bima küntüm tekfürun 65. El yevme nahtimü ala efvahihim ve tükellimüna eydıhim ve teşhedü ercülühüm bima kanu yeksibun 66. Velev neşaü letamesna ala a’yünihim festebekus sırata fe enna yübsırun 67. Velev neşaü le mesahnahüm ala mekanetihim femestetau mudiyyev ve la yarciun 68. Ve men nüammirhü nünekkishü fil halk efela ya’kılun 69. Ve ma alemnahüş şı’ra ve ma yembeğıy leh in hüve illa zikruv ve kur’anüm mübiyn 70. Li yünzira men kane hayyave ve yehıkkal kavlü alel kafirın 71. E ve lem yerav enna halakna lehüm mimma amilet eydına en’amen fehüm leha malikun 72. Ve zellelnaha lehüm fe minha rakubühüm ve minha ye’külun 73. Ve lehüm fiyha menafiu ve meşarib efela yeşkürun 74. Vettehazu min dunillahi alihetel leallehüm yünsarun 75. La yestetıy’une nasrahüm vehüm lehüm cündüm muhdarun 76. Fela yahzünke kavlühüm inna na’lemü ma yüsirrune ve ma yu’linun 77. Evelem yeral insanü enna halaknahü min nutfetin fe iza hüve hasıymün mübın 78. Ve darabe lena meselev ve nesiye halkah kale mey yuhyil ızame ve hiye ramım 79. Kul yuhyıhellezı enşeeha evvele merrah ve hüve bi külli halkın alım 80. Ellezı ceale leküm mineş şeceril ahdari naran fe iza entüm minhü tukıdun 81. Eveleysellezı halekas semavati vel erda bi kadirin ala ey yahlüka mislehüm bela ve hüvel hallakul alım 82. İnnema emruhu iza erade şey’en ey yekule lehu kün fe yekun 83. Fe sübhanellezı bi yedihı melekutü külli şey’iv ve ileyhi türceun YASİN SÛRESİ MEALİ VE ANLAMI Bismillahirrahmanirrahim Sîn. 2,3,4.Ey Muhammed! Hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki, sen elbette dosdoğru bir yol üzere peygamber gönderilenlerdensin. 5, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için mutlak güç sahibi, çok merhametli Allah tarafından indirilmiştir. onların çoğu üzerine o söz azap hak olmuştur. Artık onlar iman etmezler. boyunlarına demir halkalar geçirdik, o halkalar çenelerine dayanmıştır. Bu sebeple kafaları yukarıya kalkık durumdadır. onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler. uyarsan da, uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar. ancak Zikr’e Kur’an’a uyanı ve görmediği hâlde Rahmân’dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir bağışlanma ve güzel bir mükâfatla müjdele. biz, ölüleri mutlaka diriltiriz. Onların yaptıklarını ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta Levh-i Mahfuz’da bir bir kaydetmişizdir. 13.Ey Muhammed! Onlara, o memleket halkını örnek ver. Hani oraya elçiler gelmişti. biz onlara iki elçi göndermiştik de onları yalancı saymışlardı. Biz de onlara üçüncü bir elçi ile destek vermiştik. Onlar, “Şüphesiz biz size gönderilmiş elçileriz” dediler. şöyle dediler “Siz de ancak bizim gibi insansınız. Rahmân, hiçbir şey indirmemiştir. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.” 16.Elçiler ise şöyle dediler “Bizim gerçekten size gönderilmiş elçiler olduğumuzu Rabbimiz biliyor.” 17. “Bize düşen ancak apaçık bir tebliğdir.” ki “Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz, sizi mutlaka taşlarız ve bizim tarafımızdan size elem dolu bir azap dokunur.” de, “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi uğursuzluğa uğruyorsunuz?. Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz” dediler. öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi “Ey kavmim! Bu elçilere uyun.” 21.“Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir.” 22“Hem ben, ne diye beni yaratana kulluk etmeyeyim. Oysa siz de yalnızca O’na döndürüleceksiniz.” 23“O’nu bırakıp da başka ilâhlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar.” 24.“O taktirde ben mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum.” 25.“Şüphesiz ben sizin Rabbinize inandım. Gelin, beni dinleyin!” 26,27. Kavmi onu öldürdüğünde kendisine “Cennete gir!” denildi. O da, “Keşke kavmim, Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını bilseydi!” dedi. sonra kavmi üzerine onları cezalandırmak için gökten hiçbir ordu indirmedik. İndirecek de değildik. korkunç bir ses oldu. Bir anda sönüp gittiler. o kullara! Kendilerine bir peygamber gelmezdi ki, onunla alay ediyor olmasınlar. önce nice nesilleri helâk ettiğimizi; onların artık kendilerine dönmeyeceklerini görmediler mi? hepsi de mutlaka toplanıp hesap için huzurumuza çıkarılacaklardır. toprak onlar için bir delildir. Biz, onu diriltir ve ondan taneler çıkarırız da onlardan yerler. 34, yesinler diye biz orada hurmalıklar, üzüm bağları var ettik ve içlerinde pınarlar fışkırttık. Bunları onların elleri yapmış değildir. Hâlâ şükretmeyecekler mi? bitirdiği şeylerden, insanların kendilerinden ve daha bilemedikleri nice şeylerden, bütün çiftleri yaratanın şanı yücedir. de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır. 38. Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah’ın takdiri düzenlemesidir. dolaşımı için de konak yerleri evreler belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur. güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir. soylarını dolu gemide taşımamız da onlar için bir delildir. onlar için o gemi gibi binecekleri nice şeyler yarattık. istesek onları suda boğarız da kendileri için ne imdat çağrısı yapan olur, ne de kurtarılırlar. tarafımızdan bir rahmet olarak ve bir süreye kadar daha yaşasınlar diye kurtarılırlar. “Önünüzde ve arkanızda olan şeylerden dünya ve ahirette göreceğiniz azaplardan sakının ki size merhamet edilsin” denildiğinde yüz çevirirler. Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmez ki ondan yüz çeviriyor olmasınlar. “Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın” denildiği zaman, inkâr edenler iman edenlere, “Allah’ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz? Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz” derler. 48.“Eğer doğru söyleyenlerseniz, bu tehdit ne zaman gelecek?” diyorlar. ancak, çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak korkunç bir ses bekliyorlar. ne birbirlerine tavsiyede bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler. üfürülür. Bir de bakarsın, kabirlerden çıkmış, Rablerine doğru akın akın gitmektedirler. derler “Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman’ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler.” korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın, hepsi birden toplanıp huzurumuza çıkarılmışlardır. gün kimseye, hiç mi hiç zulmedilmez. Size ancak işlemekte olduğunuz şeylerin karşılığı verilir. cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler. ve eşleri gölgelerde koltuklara yaslanmaktadırlar. için orada meyveler vardır. Onlar için diledikleri her şey vardır. 58. Çok merhametli olan Rab’den bir söz olarak kendilerine “Selâm” vardır. 59. Allah, şöyle der “Ey suçlular! Ayrılın bu gün!” 60,61.“Ey Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?” 62. “Andolsun, o sizden pek çok nesli saptırmıştı. Hiç düşünmüyor muydunuz?” 63.“İşte bu, tehdit edildiğiniz cehennemdir.” 64.“İnkâr ettiğinizden dolayı bugün girin oraya!” 65. O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder. dileseydik, onların gözlerini büsbütün kör ederdik de bu hâlde yola koyulmak için didişirlerdi. Fakat nasıl görecekler ki?! eğer dileseydik, oldukları yerde başka yaratıklara dönüştürürdük de ne ileri gidebilirler, ne geri dönebilirlerdi. uzun ömür verirsek, onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz gücünü azaltırız. Hâlâ düşünmeyecekler mi? o Peygamber’e şiir öğretmedik. Bu, ona yaraşmaz da. Ona verdiğimiz ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır. 70.Aklen ve fikren diri olanları uyarması ve kâfirler hakkındaki o sözün azabın gerçekleşmesi için Kur’an’ı indirdik. mi ki, biz onlar için, ellerimizin kudretimizin eseri olan hayvanlar yarattık da onlar bu hayvanlara sahip oluyorlar. o hayvanları kendilerine boyun eğdirdik. Onlardan bir kısmı binekleridir, bir kısmını da yerler. için bu hayvanlarda daha pek çok yararlar ve içecekler vardır. Hâlâ şükretmeyecekler mi? kendilerine yardım edilir diye Allah’ı bırakıp da ilâhlar edindiler. ilâhlar için hizmete hazır asker oldukları hâlde, ilâhlar onlara yardım edemezler. 76.Ey Muhammed! Artık onların sözü seni üzmesin. Çünkü biz, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da biliyoruz. bizim, kendisini az bir sudan meniden yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir. de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Dedi ki “Çürümüşlerken kemikleri kim diriltecek?” ki “Onları ilk defa var eden diriltecektir. O, her yaratılmışı hakkıyla bilendir.” 80. O, sizin için yeşil ağaçtan ateş yaratandır. Şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz. ve yeri yaratan Allah’ın, onların benzerini yaratmaya gücü yetmez mi? Evet yeter. O, hakkıyla yaratandır, hakkıyla bilendir. şeyi dilediği zaman, O’nun emri o şeye ancak “Ol!” demektir. O da hemen oluverir. şeyin hükümranlığı elinde olan Allah’ın şanı yücedir! Siz yalnız O’na döndürüleceksiniz. Yüce kitabımız Kuranı Kerim’de Allah’ın, insanın yaratılışı ilgili ayetleri bu sayfada derledik. İşte Kuranı Kerim’de geçen insanın yaratılışı ile ilgili Ey Muhammedi Yaratan, insanı yapışkan bir nesneden yaratan Rabbinin adıyla oku!53/45-46. Akıtılan damladan iki çifti, erkek ve dişiyi yaratan O’ Allah onu hangi şeyden yaratmış? 19-20. Onu bir damla sudan yaratıp ona şekil vermiş; sonra ona yolu O, akıtılan bir meni damlası değil miydi? 38. Sonra yapışkan bir nesne oldu, Allah onu yaratıp, ona şekil verdi. 39. Ondan iki cinsi, erkeği ve dişiyi Sizi bayağı bir sudan yaratmadık mı? Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirdik, sonra biçim verdik, ne güzel biçim vereniz!50/16. insanı Biz yarattık, kendi kendine ne fısıldadığını da biliriz; çünkü Biz ona şah damarından daha Öyleyse insan hangi şeyden yaratıldığına bir baksın. 6-7. O, belkemikleri ile kaburga kemikleri arasından çıkan bir sudan Rabbin meleklere şöyle demişti “Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın!” 73-74. iblis’ten başka bütün melekler secde etmişlerdi. O büyüklük taslamış ve inkârcılardan Andolsun, sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra meleklere “Adem’e secde edin!” dedik, hemen secde ettiller; ancak iblis secde edenlerden Sizi tek bir nefisten yaratan ve gönlünün huzura kavuşacağı eşini de ondan var eden Allah’tır. Erkek, eşine sarılınca, eşi hafif bir yük yüklendi ve onu taşıdı. Yükü ağırlaşınca, karı-koca birlikte Rableri Allah’a “Bize kusursuz bir çocuk verirsen, andolsun, şükredenlerden olacağız” diye Sudan insan yaratarak ona soy sop veren O’dur. Rabbinin herşeye gücü Allah sizi topraktan, sonra bir damla sudan yaratmış, sonra da sizi çiftler hâlinde var etmiştir. Dişinin gebe kalması ve doğurması, ancak O’nun bilgisine göredir. Ömrü uzun olanın çok yaşaması ve ömürlerinin kısalması şüphesiz bir kitaptadır. Doğrusu, bu Allah’a Sizi yaratan Biziz; bunu tasdik etseniz olmaz mı? 58-59. Söyleyin; akıttığınız meniden insanı yaratan siz misiniz, yoksa Biz mi yaratmaktayız?15/26. Andolsun, biz insanı düzgün çamurun, kuru balçığından yarattık. 27. Cinleri de daha önce kavurucu bir ateşten yaratmıştık. Rabbin meleklere “Kara düzgün çamurun tıkırdayan balçığından bir insan yaratacağım. 0nu kılığına koyduğum ve ruhumdan ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın!” demişti- 30-31. Bunun üzerine bütün melekler topluca secde ettiler. Ancak İblis secde edenlerle beraber olmayı Sizi çamurdan yaratan, sonra bir süre koyan O’dur. Belirli bir süre de kendi katindadır. Bir de tutup şüphe Sizi, tek bir nefisten yaratan O’dur. Sizin, bir sürekli ve bir de süreli bulunacağınız yer vardır. Anlayacak o-lanlara bu belgeleri açık açık Sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini var etmiştir; sizin için hayvanlardan sekiz çift indirmiştir; sizi de annelerinizin karınlarında üç karanlık içinde, yaratılıştan yaratılışa geçirerek yaratıyor. İşte bu, Rabbi’niz olan Allah’tır. Hükümran! ık O’rıundur, O’ndan başka tanrı yoktur. Öyleyken, nasıl olur da O’nu bırakıp başkasına döndürülürsünüz?40/67. Sizi topraktan, sonra bir damla sıvıdan, sonra yapışkan bir nesneden yaratıp, sonra ergenlik çağına ulaşmanız, sonra da yaşlanmanız için sizi bebek olarak dünyaya getiren O’dur. Kiminiz daha önce öldürülür, kiminiz de belirtilmiş bir süreye ulaşırsınız. Belki artık aklınızı Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır; dilediğini yaratır. O, dilediğine kız çocuk, dilediğine de erkek çocuk verir; yâhut hem kız, hem erkek çocuk verir; dilediğini de kısır bırakır. O bilendir, herşeye gücü Andolsun ki, insanı süzme çamurdan yarattık. 13. Sonra onu bir damla su olarak sağlam bir yere yerleştirdik. 14. Sonra bir damla suyu yapışkan bir nesneye çevirdik, yapışkan nesneden bir çiğnemlik et yarattık, bir çiğnemlik etten kemikler yarattık, kemiklere de et giydirdik. Sonra onu bambaşka bir yaratık olarak inşa ettik. Yaratanların en güzeli olan Allah ne uludur. 15. Sizler, bütün bunlardan sonra Allah yarattığı herşeyi güzel yapan, insanı başlangıçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun özünden yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen, size kulaklar, gözler ve gönüller verendir. Öyleyken, pek az Onlar, bir yaratan olmaksızın mı yaratıldılar yoksa yaratanlar kendileri midir?67/23. Ey Muhammedi De ki “Sizi yaratan, sizin için kulaklar, gözler ve kalpler var eden O’dur. Ne az şükrediyorsunuz!” 24. De ki “Sizi yeryüzünde yayan O’dur ve Sizler O’na toplanacaksınız”.30/54. Sizi güçsüz olarak yaratan, güçsüzlükten sonra kuvvetli kılan, sonra da kuvvetliliğin ardından güçsüz ve ihtiyar yapan Allah’tır. O dilediğini yaratır. O bilendir, kudretli Rabbin meleklere “Ben yeryüzünde bir halife3 yapacağım” demişti. Onlar “Orada bozgunculuk yapacak, kanlar akıtacak birini mi yaratacaksın? Oysa, biz Seni överek yüceltiyor ve Seni ulu tutuyoruz” dediler. Allah “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim” Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten yaratan, ondan eşini32 yaratan ve ikisinden pek çok erkek ve kadın türeten Rabbinize saygılı olun. Adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a ve yakın hısımlara saygılı olun. Doğrusu sizi Allah O, insanı pişmiş çamur gibi kuru balçıktan İnsanı yarattı, ona konuşmayı İnsanın üzerinden, onun henüz anılmaya değer bir şey olmadığı uzun bir zaman geçmemiş midir? 2. Biz insanı katışık bir damladan yarattık; onu deneyeceğiz. Bu yüzden, onun işitmesini ve görmesini sağladık. 3. Ona insana doğru yolu da gösterdik; artık ister şükreder, ister nankörlük Onları Biz yarattık ve mafsallarını pekiştirdik. Dilersek onları benzerleri ile Ey insanlar! Tekrar dirilmekten şüphede iseniz, bilin ki Biz sizi topraktan, sonra bir damla sudan, sonra yapışkan bir nesneden, sonra da yaratılışı belli belirsiz bir çiğnemlik etten yarattık ki, size kudretimizi açıkça Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız; sonra sizi çocuk olarak çıkartırız, böylece yetişip ergenlik çağına varırsınız. Kiminiz öldürülür, kiminiz de ömrünün en fena zamanına u-laştırılır da, bilir hâldeyken, bir şey bilmez olur. Yeryüzünü kupkuru görürsün, fakat biz ona su indirdiğimiz zaman yeryüzü kıpırdanır, kabarır ve her güzel türden Ey insanlar! Biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanıyasınız diye sizi milletler ve kabileler hâline koyduk. Allah katında en değerliniz O’na en çok saygılı olammzdır. Allah bilendir, O, gökleri ve yeri gerektiği gibi yaratmıştır. Size şekil vermiş ve şeklinizi de güzel yapmıştır. Dönüş O’nadır. İniş Sırasına Göre ARAF SURESİ İniş Sırası 39 • Mushaf Sırası 7 • Mekki Sure • 206 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 189 . Sizleri bir tek nefisten döllenmiş yumurtadan yaratan O’dur. Eşini de o nefisten yarattı ki biri diğerinin yanında rahat etsin. Erkek onu sarınca hafif bir yük yüklenir. Onunla gezip dolaşır. Yükü ağırlaşınca ikisi de Rableri olan Allah’a yalvarır; “Bize iyi bir evlat verirsen, görevlerini yerine getirenlerden olacağız” derler. 190 . Onlara iyi bir evlat verince de verdiği şey hakkında Allah’a ortaklar oluştururlar. Allah, onların ortak saydıklarından uzaktır. YASİN SURESİ İniş Sırası 41 • Mushaf Sırası 36 • Mekki Sure • 83 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 77. İnsan, kendisini döllenmiş yumurtadan yarattığımızı görmez mi ki zaman gelir, bizimle açıkça boy ölçüşmeye kalkar. 78. Kendini nasıl yaratıldığını unutarak bizi başkalarına benzetir ve şöyle der “Çürük kemikleri kim diriltebilir ki?” 79. De ki “Onları diriltecek olan ilkin var edendir. O, yaratmanın her şeklini bilir. FATIR SURESİ İniş Sırası 43 • Mushaf Sırası 35 • Mekki Sure • 45 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 11. Allah sizi topraktan, sonra döllenmiş yumurtadan yaratmış, sonra da ruhunuzla eşleşmiş hale getirmiştir.[*] O’nun bilgisi olmadan bir dişi ne gebe kalır ne de doğurur. Ömrü olanın yaşaması ve ömrünün kısalması mutlaka bir deftere kayıtlı olur. Bu Allah'a kolaydır. [*] Ruh ile beden, ana rahminde,vücut yapısının tamamlanmasından sonra eşleşir. Bu safha şöyle açıklanır Sonra Allah o cenini organları itibariyle diğer insanlara eşitledi ve ruhundan üfledi. Böylece sizde, dinleme özelliği, gören gözler ve karar veren gönüller oluşturdu. Ne kadar az şükrediyorsunuz! Secde 32/9 Şu âyete göre ahirette yaratılış tekrar yaratılınca ruh ile beden tekrar eşleşecektir. Bunu, “Nefisler eşleştiğinde” Tekvir 81/7. EN’AM SURESİ İniş Sırası 55 • Mushaf Sırası 6 • Mekki Sure • 165 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 2. Sizi balçıktan yaratan O’dur. Sonra bir ecel[1*] belirlemiştir. Belirlenmiş başka bir ecel ise ecel-i müsemmâ[2*] O’nun katındadır. Siz hala tartışıp duruyorsunuz. [1*] Vücudun yaratılışı sırasında belirlenen son kullanma tarihi, biyolojik ömür. İnsanın vücut ölçüleri ana rahminde belirlenir. İlgili âyetler şöyledir "Kahrolası insan, ne kadar da nankördür! Allah onu hangi şeyden yarattı? Döllenmiş yumurtadan değil mi? Yarattı, arkasından ölçüsünü belirledi." Abese 80/17-19 Ana rahminde belirlenen ölçü, vücudun son kullanma tarihi olduğu için onu uzmanlar, tahmin edebilirler. [2*] Ecel-i müsemmâ, yalnız Allah'ın bildiği son yaşama tarihidir. O ecel gelince insan ölür. Bazı yanlış davranışlar o eceli müsemmâyı kısaltabilir. Tevbe edip durumunu düzeltirse eceli eski seviyesine çıkar. Bunun örneği, Yunus aleyhisselamdır. Bkz. Saffat 37/139-149 98. Sizi bir tek nefisten döllenmiş yumurtadan oluşturan O’dur. Ardından bir kalma yeri olan dünya ve bir durak olan kabir gelir. Ayetlerimizi, anlayan bir topluluk için tek tek açıklamışızdır. SAFFAT SURESİ İniş Sırası 56 • Mushaf Sırası 37 • Mekki Sure • 182 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 11. Şu insanlardan tutarlı bir görüş iste; kendi yarattıkları mı güçlüdür,[*] yoksa bizim yarattığımız mı? Biz kendilerini özlü balçıktan yarattık. [*] İnsanlar bir çok icatlar yaparlar. Bunların tabiatta bir eşi yoktur. Bu sebeple Allah kendisini ”yaratanlar içinde en güzel yaratan” Müminun 23/14 diye nitelemiştir. 12. Sen bu soruya şaşırdın, ama onlar hafife alıyorlar. 13. Doğru bilgiye vurgu yapıldığında o bilgiyle ilgilenmiyorlar. ZÜMER SURESİ İniş Sırası 59 • Arapça Mushaf Sırası 39 • Mekki Sure • 75 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 6. Sizi insanoğlunu, tek bir nefisten döllenmiş yumurtadan[1*] yarattı. Daha sonra[2*] eşini de o nefisten döllenmiş yumurtadan oluşturdu. En’am’dan[3*] sizin için sekiz eş indirdi. Analarınızın rahminde sizi, üç karanlık içinde art arda yaratışlarla yarattı. İşte bunları yapan, Allah’tır, sizin Sahibinizdir. Yetki O’ndadır. O’ndan başka ilah yoktur. Nasıl oluyor da başka tarafa döndürülüyorsunuz? [1*] Nefis kelimesine döllenmiş yumurta manası vermemizin delili Nisa 4/1 ve ilgili dip notunda açıklanmıştır. [2*] “Daha sonra” buyrulmasından anlaşılacağı üzere Havva validemiz Adem babamızla aynı şeyden döllenmiş yumurtadan yaratılmış olmakla beraber, farklı zamanda her ikisi de birbirinden farklı genetik yapıdalar. Tek yumurta ikizi,kardeş veya kaburga kemiğinden yaratılma gibi bilgilerin Kur’an bütünlüğü çerçevesinde değerlendirildiğinde batıl uydurma olduğu kolayca anlaşılmaktadır.. [3*] Koyun, keçi, sığır, deve. Bkz. En'am 6/143 MÜMİNUN SURESİ İniş Sırası 74 • Mushaf Sırası 23 • Mekki Sure • 118 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 12. İnsanı çamurundan oluşan bir özden yarattık[*]. [*] İnsanın bütün gıdası çamurdan, yani su ile toprağın birleşmesinden oluşur. Dolayısıyla yumurta ve spermin kaynağı da çamurdur. 13. Sonra onu karar-ı mekînde nutfe döllenmiş yumurta haline getirdik[*]. [*] Karar, kalınabilecek rahat yere denir. Ebu Hanife’ye göre suyun kendi gücüyle gidip kaldığı her yere bu ad verilir lisan’ul-Arab. Mekîn; bir şey üzerinde gücü ve etkisi olan şeydirel-Mısbah’ul-munîr. Öyleyse nutfenin oluştuğu yer, hem onun kalmasına imkân veren hem de oluşmasına etki eden yerdir. O yer, ana rahminden başkası değildir. Rahim, erkeğin spermi ile kadının yumurtasının kalabileceği, nutfeye dönüşeceği, değişeceği, gelişeceği ve dünyada yaşayabilecek güce erişeceği yerdir. Öyleyse nutfe, erkeğin spermi ile kadının yumurtasının birleşmesiyle oluşan döllenmiş yumurtadır. 14. Sonra o nutfeyi alaka[1*] yaptık. O alakayı bir çiğnem et parçası yaptık. O et parçasını kemiklere dönüştürdük. Sonra kemikleri etle donattık, sonra onu başka yaratık haline getirdik[2*]. Yaratıcıların en güzeli olan Allah pek yücedir[3*]. [1*] Rahim duvarına asılı embriyo. [2*] Ruh üfleyerek tam bir insan yaptık. [3*] Bu ifadenin bu ayette geçmesi önemlidir. Secde 32/9 15. Daha sonra sizler[*] öleceksiniz. [*] Başka yaratık haline geldikten sonra “siz” diye hitap etmesi, o andan itibaren bizi muhatap almaya başladığını gösterir. 16. Sonra kıyamet günü diriltilip kaldırılacaksınız. SECDE SURESİ İniş Sırası 75 • Mushaf Sırası 32 • Mekki Sure • 30 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 7. Yarattığı her şeyi güzel yaratan ve o insanı Âdem’i yaratmaya çamurdan başlayan O’dur. 8. Sonra onun soyunu bir özden; zayıf bir sudan yaratmıştır. 9. Sonra organlarını tamamlamış dengesini kurmuş ve ona ruhundan üflemiş[*]; böylece size dinleme, ileri görüşlü olma basiret yeteneği ve gönüller vermiştir. Bu yetenekleri Ne kadar az değerlendiriyorsunuz! [*] Ruh, Allah’ın emrinin içeriğidir.Bkzİsra 17/85. Ruhun bedene üflenmesi sokulması ile birlikte tüm özellikleri hayvanlarla aynı olan insan bedeninde oluşan yeni bir yapı, ayette açıkça bildirilmiştir. Bunlar basiretuzak görüşlülük, dinleme söz yoluyla bilgi aktarımı ve gönül duygusal / ruhsal yapı özellikleridir. Hayvanlar görürler ancak basiretli değillerdir. Hayvanlar iletişim kurarlar ama dinleme bir konu hakkında görüş alışverişi yapma, sohbet özellikleri yoktur. Ayrıca gönül duygusal yapı de ruhun insana üflenmesi ile oluşan ve çok belirgin şekilde diğer canlılardan insanı ayıran bir özelliktir. Arapçası fuad’ olan gönül, duygusal yapı, sağduyu, vicdan gibi çok karmaşık ve tamamiyle insani özelliklerdir. Bugün bile bilim insanlarının üzerinde çok önemli çalışmalar yaptığı bu alan, ilginç bir biçimde Türkçe’de “RUH BİLİMİ”, İngilizce’de “PSYCHOLOGY psikoloji” olarak isimlendirilmiştir. Ruhun varlığını temelde reddeden bu bilim dalının, hem Türkçe’de hem de diğer dillerde kendine isim verirken RUH kelimesinden İngilizcesi psychic ruhsal,ruhani vazgeçememiş olması dikkate değer bir ikilemdir. Kendilerine isim verirken kullanıp, çalışmalarını yaparken yok saydıkları bu gerçek nedeniyle, bu alanda, tıp bilimin diğer sahalarına nispeten, aynı hız ve istikrarda bilimsel gelişmeler sağlanamamıştır. Oysa Kur’an, ruh bilimi konusunda çok sayıda bilgi zikir içermektedir. Ruh sağlığını korumanın en önemli yolunun kişinin fıtratını koruması takva olduğu ve bunun nasıl yapılacağı çok sayıda ayette bildirilmiştir. Yani Kur’an, ruh sağlığının tedavisinden önce korunmasını öğretir. Tedavi olarak ise Kur’an bilgisinin zikirin hayata geçirilmesini emreder. Allah, Kur’an’ın da bir ruh olduğunu Şura 42/52, ve göğüslerimizde olan insan ruhuna şifa olduğunu Yunus 10/5 bildirmektedir. Ruh bilimciler, mevcut çalışmalarına, Kur’an ayetlerini de dahil ettikleri takdirde, bu alanda çok daha ileri seviyelere gidilebilir. Ruh ve can’nın aynı şey olmadığını en belirgin şekilde bildiren ayet Zümer 39/42’dir. Medeni Sureler AL-İ İMRAN SURESİ İniş Sırası 89 • Mushaf Sırası 3 • Medeni Sure • 200 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 6. Sizi, analarınızın rahminde, tercihine göre biçimlendiren O’dur[*]. O’ndan başka ilah yoktur. Daima üstün ve bütün kararları doğru olan O’dur. [*] İnsanın ölçüleri ezelde değil, ana rahminde belirlenir. HAC SURESİ İniş Sırası 103 • Mushaf Sırası 22 • Medeni Sure • 78 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 5. Ey insanlar! Kabirlerden kalkma konusunda şüpheniz varsa düşünün Sizi topraktan, sonra döllenmiş yumurtadan, sonra alakadan[1*], sonra da yapısı belli belirsiz bir çiğnem et[2*] parçasından yarattık. Bu, size olup biteni açıklamamız içindir. Yaşamasını uygun gördüğümüzü[3*] belirli bir süreye kadar rahimlerde tutar, sonra sizi bir çocuk olarak çıkarırız. Sonra da güçlü kuvvetli halinize gelesiniz diye sizi yaşatırız. Kiminiz vefat ettirilir[4*], kiminiz de ömrünün en düşkün çağına[5*] kadar yaşatılır ki bilirken bilemez hale gelsin. Toprağı da kupkuru görürsün ama üzerine suyu indirdik mi kıpırdar, kabarır ve her türlü güzel bitkiden bir eş erkeği veya dişiyi bitirir. [1*] Rahim duvarına yapışmış embriyodan. [2*] Mugdatinمضغة kelimesine çiğnem adı verilmiştir. Isırılmış et parçası ve embriyo anlamına gelir. Isırılıp bırakılmış et parçasında dişler iz bırakır. Gelişmekte olan embriyonun omurga kemiklerinin oluşmaya başladığı bölgede de tıpkı buna benzer bir iz vardır. [3*] Şâe = شاء fiilinin kökü, “bir şeyi var etme” anlamında olan şey =شيء’dir. İnsanın var etmesi, “gerekeni yapması”, Allah’ın var etmesi de “o şeyi yaratmasıdır” Müfredât. Allah her şeye bir ölçü koymuştur. Yarattığını o ölçüye göre yaratır. [4*] Zümer 39/42’ye göre vefat, işi biten ruhun bedenden ayrılmasıdır. Allah ruhu iki şekilde vefat ettirir, biri uykuya daldığında, diğeri de öldüğünde olur. Ruh, bilgisayarın işletim sistemi gibi bütün bilgileri korur. Onun için Allah, hem uyuyan hem de ölen bedenin ruhunu koruma altına alır. Uyuyan insanın ruhu, uyandığında, ölen kişinin ruhu da vücut yeniden yaratıldığında geri döner. Bkz. Müminûn 23/100 ve Tekvîr 81/7 [5*]Yaşlılık, düşkünlük çağı

ey insanlar diye başlayan ayetler arapça